ŞAİR/YAZAR CEYHUN ATUF KANSU: O, BENİM DOKTORUM!

 ŞAİR/YAZAR CEYHUN ATUF KANSU: O, BENİM DOKTORUM!

Çocukken yemek yemeyi, süt içmeyi sevmeyen, sabah kalkıp, yatana kadar sokakta oynayan, ince bir dal gibi, üflesen sallanan bir yaprak gibi zayıf bir çocuktum. Kışın soğuktan ellerimi hissetmez duruma gelinceye kadar eve girmezdim ama bir o kadar da nanemolla, buluttan nem kapan, arkadaşlarıma özenip buz kalıbından tek bir buz alıp, ağzımda yuvarlasam, hemen bademcikleri şişen, öksürüp, ateşler içinde yataklara düşen bir çocuktum.

O zamanlar Etimesgut Şeker Fabrikası’nın çocuk doktoru Ceyhun Atuf Kansu’ydu. Hastalandığımızda ona gitmek, benim ve bütün çocuklar için bir sevinç nedeniydi. Onun sayesinde hiç doktor korkusu yaşamadık. Revirin koridoruna girdiğimizde, kapısının önünde yuvarlak gözlükleri, güleç yüzüyle, çocukların koruyucu masal kahramanı gibi görünen bu kalbi sevgi dolu adam, bizi iki kolunu ve kucağını açarak karşılardı. Onun şefkatli kollarının bizi sarmasıyla rahatlar ve mutlu olurduk. Sevgisi ve bize hissettirdiği güven duygusu, hastalığımızı da unuttururdu. Önce bizi rahatlatacak güzel sözler söyler, sonra da neyimiz olduğunu sorar ve muayene ederdi. İlaçlarımızı alıp, huzurla eve dönerdik.

Biz “Şekerin çocukları,” Ceyhun Atuf Kansu sayesinde doktorları hep sevdik.

O zamanlar, doktorumuzun aynı zamanda çok iyi bir şair ve yazar olduğundan habersizdik. O bizim doktor amcamızdı.

Öldüğünü duyduğumuz gün babam, annem, ağbilerim ve benim için tam bir kara gündü, ortaokula gidiyordum ve evde herkes çok üzgündü. Cenazesine katılmış, yakama taktığım fotoğrafını, daha sonra odamdaki duvar panoma asmış, onun şair ve yazarlığınıysa, ancak öldüğü gün haberlerden öğrenmiştim. Hayata veda ettikten sonra, yaşadığı zamandan daha fazla tanındı, hatta adı Ankara’nın en işlek caddelerinden birine verildi.

Ben de yazmaya gönül verince, onu daha da çok sevmiş, şiirlerini, yayımlanmış yazılarını toplayıp kütüphaneme koymuş ve gönül bağımı ölümsüzleştirmiştim.

Ceyhun Atuf Kansu, 1948 yılında Şeker Şirketi’ne girmiş ve Turhal Şeker Fabrikasında işe başlamıştır. Bundan sonraki yaşantısını Anadolu köylüsüne ve Anadolu çocuklarına adamıştır. Anadolu’da geçen yılları için yaşamını anlatırken, “Anadolu’da halk ve işçi hekimliğim bana ikinci bir üniversite, bir yaşam üniversitesi oldu. Anadolu Üniversitesi adını veririm bu yaşam okuluna,” der.

Ceyhun Atuf Kansu, Turhal Şeker Fabrikası’ndan sonra Genel Müdürlük, Erzincan Şeker Fabrikası, Ankara Şeker Fabrikası ve tekrar Genel Müdürlük’te sağlık müdürü olarak çalışmış, bu görevde iken Mart 1978 tarihinde henüz 59 yaşında iken vefat etmiştir.

Ceyhun Atuf Kansu, Turhal Şeker Fabrikası Hastanesi’nin Baştabibi ve Çocuk Hastalıkları Mütehassısıyken, on beş günde bir Amasya Fabrikası’na gidip oradaki hasta çocukların da koruyucu meleği olmuş. Kansu’nun işi gece yarısına doğru bitince, beyaz kağıdı önüne çekiyor, kurşun kalemini eline alıyor, sessizliğe kulak kabartarak, o emsalsiz şiirlerini yazmaya başlıyormuş.

“Hey anam hey babam,

Fabrikanın işlediğini gördüm

İlk doğan aşk türküsü de böyleydi

Böyleydi yaratmaya yönelmişti, hürdü

Aşktan tek insan yaratmanın türküsü”

Ceyhun Atuf Kansu

Yirmili yaşlarımda genç bir gazeteciyken, Cahit Külebi ile söyleşiye gittiğimde bana, kendi şiirine en yakın bulduğu şairin, çok sevdiği yakın arkadaşı Ceyhun Atuf Kansu olduğunu söylemişti. Külebi, Ceyhun Atuf Kansu’nun ölümünün ardından hissettiklerini, şu dizelerle dile getirmişti:

CEYHUN ATUF KANSU için köylü biçeminde ağıt:

Ceyhun kardaş sen bu elden gideli

Dağlarım yıkıldı, çöllerim bomboş.

Söğütlü dereler, iğdeli beller

Kuraktan çatlamış göllerim bomboş.

Turhal yöresinden, Yıldızeli’nden

Çocuktan, büyükten, kızdan, gelinden,

Kurtarmıştın sayrılığın elinden,

Şimdi ayrı kaldım, ellerim bomboş

Her sevdiğin şeye, sen gülüm derdin

İnsanları bebe gibi severdin,

En sonunda kendi yüreğin verdin,

Kırıldı dallarım, güllerin bomboş

Külebi der: “Ölüm gelir yavaştan,

Ben de bıktım bu anlamsız savaştan,

Dağdaki geyikten, gökteki kuştan,

Beter oldum, telim teleğim bomboş.

Cahit KÜLEBİ

Edebiyat Nöbeti/27

s.48 49 MART-NİSAN 2020

Nurdane Özdemir SAĞKAN

İlginizi Çekebilir

1 Comment

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir