Cumhuriyetin 100. Yılında Erendiz Atasü Edebiyatımızı Değerlendirdi

 Cumhuriyetin 100. Yılında Erendiz Atasü Edebiyatımızı Değerlendirdi

CerEdebiyat Sezonu Erendiz Atasü ile Başladı

Nurdane Özdemir Sağkan/ Ankara- Bilal Acarözmen, CerModern’de yazar- akademisyen Erendiz Atasü ile Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatı üzerine söyleşti. Cumhuriyetin 100. yılında Türk edebiyatının gelişimi, bugünkü durumu geniş bir bakış açısıyla Bilal Acarözmen’in soruları eşliğinde Yazar Erendiz Atasü tarafından ele alındı.

Erendiz Atasü- Bilal Acarözmen

Kadın yazarların ortaya çıkışı, Cumhuriyetin olgunlaşmasıyla birlikte oluştu

Erendiz Atasü konuşmasında; Cumhuriyetin edebiyat üzerindeki etkilerini hemen göremeyeceğimizi aradan zaman geçmesi gerektiğini, Cumhuriyetin olgunlaşması ile birlikte Halide Edip Adıvar dışında kadın edebiyatçıların ortaya çıktığını anlattı. Cumhuriyetin erken dönemlerinde eserler veren Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Ömer Seyfettin’in Türk edebiyatının büyük yazarları olduğunu belirtti.

Bilal Acarözmen, Atasü’nün kadın sorunlarına duyarlılığını eserlerinde de yansıttığını belirterek, toplumsal olarak kadınlara destek verdiğinin altını çizdi ve bu konu ile birlikte kadın yazarlar hakkındaki düşüncelerini sordu.

“Bütün aydınlanmaya direnen ataerkil bir ortamda kadın yazarların varlıklarını kabul ettirmeleri kolay değil. Erkeklerin hepsi öyle değil tabii mesela Yakup Kadri, kadınlara şefkatle yaklaşan bir yazar.”

“Kadınlar kendilerini anlatmakta çekingendirler”

“Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı içindeki kadın yazarlar arasında; Füruzan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Ayla Kutlu, İnci Aral ve beni de sayabiliriz. Kadınlar kendilerini, cinselliklerini anlatmakta çekingendirler, bu konuda Duygu Asena en cesur olanıdır. Daha genç olanlar arasında da Mine Söğüt ve Seray Şahiner’de buluyorum o cesareti.”

“Kadın yazarlar çok kıymetli. 70’li yılların başında Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, İnci Aral’ı okuyor ve onlara yakınlık duyuyordum. 1970 ‘lerde Yüksel Caddesinde oturuyorduk. Annem ve babam samimi Kemalistlerdi. Babam anneme yardımcıydı, bana ve anneme karşı çok iyiydi, gerçi okulda sert bir öğretmen olduğunu duyuyorduk. Toplumsal, sosyal ilişkilerde erkek yaralayıcı ve baskın, gönül ilişkilerinde ise egoist. Bunlar insanı düşünmeye sevk ediyor. Cumhuriyetin nazik bir müdahalesi var; 1950’ye kadar ilkokulda okutulan kitaplarda; anne koltukta kitap okuyor, baba yerde oturup çocuklarla top oynuyordu. 1960’larda bunu değiştirdiler, baba koltukta oturup kahve içiyor, anne ise çocuklarla ayakta duruyordu.”

Atasü, Cumhuriyetin edebiyat üzerinde sadeleştirme, aydınlatarak kültür taşıma etkisinin olduğunu, Köy enstitülü yazarların kentli ve köyü bilmeyen kesime romanlarıyla köyü taşıdıklarını, Cumhuriyetle birlikte yaratıcılığın yaygınlaştığını belirtti.

Moderatör Bilal Acarözmen, Atasü’ye nasıl bir çocukluk geçirdiğini ve yazmaya ilk nasıl başladığını sordu.

“Sürekli kitap okuyan bir çocuktum”

Erendiz Atasü: “Tipik aydınlanmacı, yurtsever, kadın-erkek ilişkilerinde eşitlikçi bir anne ve babaya sahiptim. Ankara’nın Bahçelievler semtinde, bahçeli, müstakil bir evimiz vardı. Çocuklar sokakta oynarlardı ama annem çok evhamlı olduğu için benim sokağa çıkmama izin vermezdi. Ben de evimizde bulunan kütüphanedeki kitapları okurdum sürekli. Eczacılık mesleğini seçerken de ailemle birlikte karar verdik. Benim doğa bilimlerine saygım vardır. Doğa bilimleri iki şeyi öğretir. Birincisi; bütün kurallar belli koşullar altında geçerlidir. Mesela laboratuvarda 20 derece sıcaklıkta gerçekleşen bir deneyi on derece sıcaklıkta yapamazsınız. İkincisi de tez yazarken; yazar gibi küçük bir teori kurar, kurgular, sonra onu gerçek mi değil mi sınarsınız, gerçekleşmezse yeniden başlarsınız. Toplumsal bilimlerde bu yoktur. Ben bilime her zaman saygı duyarım. “

“Bir yıl burslu olarak İngiltere’ye gittim. Yalnızlık, memleketi özlemi gibi duygularla yazma isteğim ilk orada başladı. Edebiyata geçişim, kitaplarımın yayınlanması ise çok daha sonra oldu. İnsan kendi kendinin eleştirmeni olmadıkça yazar olamaz. Bunun için de çok okumalı, çok bilgili ve tevazu sahibi olmalıdır. “

-Bilal Acarözmen, Atasü’ye Ankara’nın kültür ve sanat ortamını nasıl bulduğunu ve ödüller hakkındaki düşüncesini sordu.

“Ankara bir zamanlar kültürün de başkentiydi, kültürel yozlaşma var artık günümüzde kültür de para egemen dünyanın kölesi durumunda. Öğrenciliğimizde grup arkadaşlığı vardı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ülkede çok şey değişti, grup arkadaşlığı bitti, dernekler kapandı. Şimdi gençlerde heyecan yok.”

“Kültür de para egemen dünyanın kölesi durumunda”

“Ödüllere gelince bugün çok fazla ödül var ve ne yazık ki jüriler gerekli özeni göstermiyorlar, benim de bulunduğum jürilerde ben gelen dosyaların hepsini okuyordum ama bunların içlerinde pek azı edebi değere sahip oluyordu. Önceden bu kadar fazla yazar ve kitap yoktu. İstanbul’da Akademi Kitabevi vardı, genç yazarlara ve kitabı çıkmamış olanlara imkân verirdi. 1982 yılında bir işçi arkadaşla birlikte Akademi Kitabevi Ödülü’nü kazandık. Bu ödülün benim yazarlığımda ve tanınırlığımda büyük önemi vardır.

Edebiyatı ıstırap besliyor, mutluluk beslemiyor

-Bilal Acarözmen, Erendiz Atasü’ye yazmanın iyileştirici ve mutlu edici bir yanı olup olmadığını sordu.

“Edebiyatı ıstırap besliyor, mutluluk beslemiyor. Yazarak kendimi daha iyi anlayabiliyorum. Yazarken; üzüldüğüm bir durumda bu kişi beni nasıl yaraladı, ben yaralanmaya niye böyle açıktım diye günceme yazarken çözüyorum, o zaman rahatlıyorum.

Yapıtlarımda karakterimi iyi ifade ediyorsam mutluyum

Yapıtlarımda, karakterimi eğer iyi ifade ediyorsam mutluyum, eğer istediğim gibi ifade edemiyorsam mutsuz oluyorum. Yazarlık, çok emek ve sabır isteyen bir iş. Bir kaç öykü kitabı yazdıktan sonra ‘Onunla Güzeldim’ ile kendime hikâye yazarı dedim, 3-4 roman yazdım ondan sonra romancıyım dedim. 40 yıldır yazıyorum. Yazmadan yaşayamam.”

Erendiz Atasü, söyleşinin sonunda dinleyicilerin sorularını cevaplandırdı ve okurlarına kitaplarını imzaladı.

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir