42. Ölüm Yıldönümünde Enver Gökçe

 42. Ölüm Yıldönümünde Enver Gökçe

Enver Gökçe, Ölümünün 42. Yıldönümünde Hüzünle Anıldı

Nurdane Özdemir Sağkan/Ankara- Şair –Yazar-Yayıncı Metin Turan, 1940 kuşağı şairlerinden Enver Gökçe’nin aramızdan ayrılışının 42. yıldönümünde Teşup &Art Gallery’de bir anma etkinliği düzenledi.

Metin Turan’ın konuşmacı olduğu etkinlikte Şair Haydar Ünal’da okuduğu Enver Gökçe şiirleriyle konuşmaya renk kattı.

 Edebiyat ve sanatı geçmişin ruhuyla günümüze taşıyan Teşup’un nostaljik ortamı, Metin Turan’ın lirik anlatımıyla Enver Gökçe’nin çileli yaşamını, umuda ve iyiliğe yaslanan şiirlerini tüm duygu yoğunluğuyla bize ulaştıran bir atmosfere sahipti.

Metin Turan’ın bir saat boyunca Enver Gökçe üzerine yaptığı, onu yakından tanıyanların anılarıyla zenginleştirilmiş konuşması o kadar etkileyiciydi ki  salondaki dinleyicilerin dikkat ve ilgileri etkinlik sonuna kadar bir an bile dağılmadan devam etti.

Kırk yıldır Enver Gökçe’yi ve şiirlerini anlatmaya, yazmaya çalışıyorum

 “Kırk yıla yakın bir süreden beri Enver Gökçe’nin yaşadığı tarihsel dönem ve şiirini var eden koşullarla, onun bu koşullarda ortaya koymuş olduğu edebi üretimin niteliğini anlatmaya ve yazmaya çalışıyorum.”

“Enver Gökçe kuşağının şairleri bir yandan dünyayı saran faşizm rüzgârı kuşatmasına bir yandan da Türkiye’de egemen baskıcı anlayışa karşı demokrasi, insan hakları, özgürlük, barış gibi o dönemde dillendirilmesi hiç de kolay olmayan değerlerin ardına düşmüşler, bunların savunusunu yapmışlardır. Bunun için de büyük bir bedel ödemişlerdir.  Bu bedel sadece tutuklanma, işkence, sürgün, işsiz bırakılmalar değil edebiyat çalışmalarını istedikleri özgürlükte yapma haklarının olmaması bedelidir. Bu zulüm düzeninde umudu diri tutmak kadar büyük bir erdemi bugüne taşımaları bile onlara borcumuzun ne denli büyük olduğunu gösterir. Böyle olduğu içindir ki özgürlük ve insan haklarının kısıtlandığı dönemlerde onların dizelerine sarılmışızdır.”

Üniversite yaşamıyla birlikte sanat-edebiyat ortamıyla tanışır, bu arada devrimci tutumu da onu etkin eylemlere iter-

“ Enver Gökçe 1920 yılında dünyaya gelir. Eğin’in Çit köyündendir. On yaşında Erzincan’dan Ankara’ya göç ederler. 1930’da ilkokula Ankara’da başlar. Ortaokulu Cebeci Ortaokulunda, liseyi Gazi Lisesinde okur. Burada Celalettin Tevfik Bey, Fevziye Abdullah Tansel ve İsak Refet öğretmenleri olur. Daha sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Türkoloji bölümünde okur ve edebiyata ilgisi de yoğunlaşır. Pertev Naili Boratav, Muzaffer Şerif, Behice Boran, Niyazi Berkes, Mediha Berkes, Abdülbaki Gölpınarlı, Saffet Korkut DTCF’de hocaları arasındadır. Türk halkbiliminin en önemli isimlerinden İlhan Başgöz ise sınıf ve yol arkadaşıdır. Üniversite yaşamıyla birlikte sanat-edebiyat ortamıyla tanışır, bu arada devrimci tutumu da onu etkin eylemlere iter. Dernek ve yayınlara yönelir. Ülkü dergisinde düzeltmen olur, derginin başında bulunan Ahmet Kutsi Tecer, Enver Gökçe gibi Eğinlidir. Tecer, Ülkü dergisinde, Gökçe gibi İlhan Başgöz’e de iş olanağı sağlar.

Enver Gökçe daha sonra Sefer Aytekin’le birlikte Ant dergisini çıkarır. Gökçe’nin Ankara’daki edebiyat çevresinde Sefer Aytekin dışında Arif Damar, Mehmet Kemal, Ceyhun Atuf  Kansu ve Niyazi Akıncıoğlu da vardır.

1951 yılında 168 kişiyle birlikte askeri mahkemede yargılanır, hepsi hüküm giyer, Gökçe yedi seneye mahkûm olur

Enver Gökçe bu yıllarda Âşık Ali İzzet, Âşık Veysel, Habib Karaaslan gibi halk ozanlarıyla da tanışır, Gökçe’nin  o yıllarda ‘sosyalist gerçekçilik’, ‘toplumcu gerçekçilik’ kavramlarını taşıdığını görürüz. 1946’da  her türlü anti-faşist ve demokratik düşünceli insanları bir araya getirmek amacıyla ‘Türkiye Gençler Derneği’ni kurarlar. 1945 yılında CHP iktidarı döneminde Türkiye Gençler Derneği saldırıya uğrar, Enver Gökçe ve arkadaşları komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle üç ay cezaevinde kalırlar. Beraat ettikten sonra da izlenirler, işten atılırlar, görüştükleri insanlar kovuşturmaya uğrarlar. 1951 yılında 168 kişiyle birlikte askeri mahkemede yargılanır, hepsi hüküm giyer, Gökçe yedi seneye mahkûm olur. İlhan Başgöz 1953 yılında Sansaryan Hanı’nın üç numaralı hücresinde şu dizelerle karşılaşır ve Enver Gökçe’nin yazısını tanır.”

“Yüce dağ başında bir koca kartal/ Açmış kanadını dünyayı örter

Bazı yiğit vardır ölümden korkar/ Ben korkmam ölümden er geç yolumdur”

O dönemde her ne kadar Divan Edebiyatını benimsemeseler de, birbirleriyle fâilatün’le haberleşirler. İlhan Başgöz o olayı şöyle anlatır:

“Enver orada olmalıydı. Kapıya fâilatünle vurdum. Biraz sonra 12 numaradan da kapıya aynı ölçüyle vurdular. Enver’in 12 numaralı hücrede kaldığını böylece öğrendim. Ondan sonra Enver beş yıl daha hapis yattı. Romatizmaları hapiste iyice arttı. Enver hapisten posası çıkmış bir insan olarak çıktı. Onun en çileli yılları bundan sonra başladı.”

‘Dünya Masal ve Efsaneleri’ adlı bir dizi için 7-8 kitaplık Çin, Hint, eski Mısır gibi dünya uluslarının efsane ve masallarından çeviriler yapar

“Enver Gökçe… hırpalanmış, işkencelerden geçirilmiş, hakkı yenmiş, emeği sömürülmüş insan olarak bu gailenin şiirini yazar. Hapisten çıktıktan sonra Ankara’da çalıştığı günlük gazetenin 1963 yılında kapanmasından sonra tekrar İstanbul’a gider. Yaşar Kemal’in Yardımıyla Meydan Larousse’da iş bulur. Sakıncalı olduğu söylenerek bu işten de ilişiği kesilir. Yine İstanbul’da çocuk yayınları yapan bir yayınevine ‘Dünya Masal ve Efsaneleri’ adlı bir dizi için 7-8 kitaplık Çin, Hint, eski Mısır gibi dünya uluslarının efsane ve masallarından çeviriler yapar.

          – 1944 yılında Ülkü Yayınları arasında Ahmet Kutsi Tecer önsözüyle yayımlanan ‘Âşık Veysel Deyişler’ onun derlemesiyle kitap halinde yayımlanır-

  Halkevleri dergilerinden Ülkü’nün yayın politikasına Ahmet Kutsi Tecer ve Bedrettin Tuncel yön vermektedir ve Enver Gökçe için önemli bir yayın organıdır. 1944 yılında Ülkü Yayınları arasında Ahmet Kutsi Tecer önsözüyle yayımlanan ‘Âşık Veysel Deyişler’ onun derlemesiyle kitap halinde yayımlanır.

            Enver Gökçe şiiri bizim hayat bilgimizi zenginleştiren; estetik/sanatsal anlamda eriştiğimiz varsıllıkla birlikte çoğalan bir şiirdir. Gökçe’nin Türkçenin hemen bütün lehçelerini bilme uğraşı salt Türkolog olma sorumluluğundan kaynaklanmaz, ondan daha öte şair kimliğinin vazgeçilmezi olarak belirir. Öyle olmasa Hayyam, Gesinoviç, Panova, Neruda gibi dünyanın saygın edebiyatçılarının yapıtlarını dilimize kazandırmaya girişir miydi? Enver Gökçe’yi okuma ve anlama çabamız, şiir birikimimizin önemli bir dönüm noktası olan 40 kuşağını özümsememize katkıda bulunur.

-Enver Gökçe’nin yapmak istediği de dilin olanaklarını olabildiğince kullanarak edebiyat yoluyla güzelliği çoğaltmak, yılgınlık yerine direnç aşılamaktır-

            Enver Gökçe, kötülerin en kötüsü durumuna düşürülmüş, işinden-gücünden, yerinden yurdundan, emeği ve ekmeğinden edilmiş biridir. Kötü olanla teselli edecek hali yoktur. Yerleşmiş kötülüğe karşı iyi olanı yaratma uğraşısındaki şair Enver Gökçe’nin yapmak istediği de dilin olanaklarını olabildiğince kullanarak edebiyat yoluyla güzelliği çoğaltmak, yılgınlık yerine direnç aşılamaktır. Seslendiği günlerden bugüne akmasının ve akarken de çoğalmasının en önemli nedeni de budur.”

            Metin Turan’ın konuşma aralarında, şair Haydar Ünal Enver Gökçe’den şiirler okudu. Ali Balkız ve dinleyicilerden bazıları da Metin Turan’ın konuşmasına Enver Gökçe hakkında bilgiler  vererek ve ondan şiirler okuyarak katkıda bulundular.

            Metin Turan, Enver Gökçe anması sonunda günün anısı olarak; 18 Kasım 2023 tarihli, Teşup Kitabevi basımlı, konuşmasını özetleyen ‘Hayat Bilgisi, Edebiyat Geleneği ve Enver Gökçe’ kitapçığını konuklara armağan etti.

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir