ZEYNEP YENEN: “ Yazmak bir varoluş öyküsüdür ”

 ZEYNEP YENEN:                                                “ Yazmak bir varoluş öyküsüdür ”

Zeynep Yenen, 1964 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olduğu 1987 Yılında vitrin önü üçlemesini yazmaya başladı. Bu öykülerden ikisi ‘Diş Hekimleri Odası’ tarafından düzenlenen yarışmada ikincilik ödülü kazandı (2014). “Ölüm Vardiyası-Soma’nın Öyküsü” ve “Benim de Bir Hayalim Var”, “Babil’in Perileri” adlı kolektif  kitaplarda öyküleri yayımlandı.

UMAG ve TÖMER’de yaratıcı yazarlık derslerine devam etti. Hece, Ekin Sanat, Dünyanın Öyküsü, Kurgan Edebiyat Sanat, Ihlamur, Çağdaş Türk Dili, Mesarya (Kıbrıs) Edebiyat Nöbeti Dergilerinde, internet ortamında Edebiyat Haber, Kitap Eki ve Edeb-i-Dergi’de, öykü, inceleme yazıları ve şiirleri yayımlandı. Türk Şeirinde Eşq- Almanax’da (Türk Şiirinde Aşk – Azerbaycanlı Yazarlar Birliği Almanağı) “Qocaman” isimli şiiri ile yer aldı. ‘Diş Hekimleri Odası’nın düzenlediği göç temalı öykü yarışmasında “Kil Tablet” isimli öyküsü ile 2016 da ikinci oldu. Notos Akademi’den editörlük eğitimi aldı. Bence Kitap’ta redaktörlük, Ahlat Gazetesi’nde editörlük yaptı. ‘Kaşgarlı Mahmut Öykü Yarışması’ Kıbrıs ayağının Jüri üyesi oldu (2018). Halen Star Kıbrıs Gazetesi’nin köşe yazarıdır

Adam Vitrinin Önünde Duruyordu (2015), Kadın Vitrinin Önünde Duruyordu (2016), Çocuk Vitrinin Önünde Duruyordu (2017) isimli öykü kitapları ve ‘Unuttum Ben O Şiiri’ (2018) ile ‘Unuttu Bizi O Şiir’ isimli şiir kitapları bulunmaktadır.

Kıbrıs kökenli Zeynep Yenen, ‘Girne Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk annesidir.

Yenen,  çok aktif, çok yönlü bir yazardır. Yazarlığıyla birlikte, resim çalışmalarını da sürdürmektedir. Öykücülüğe öncü sayılacak bir özgünlükle, kendine has bir tarz geliştirmiştir. Aynı paragrafla başlayan bir konudan yola çıkarak, çok farklı temalarda öykülerden oluşan, seri öykü kitapları yazmıştır. 2015 yılında yayımlanan “Adam Vitrinin Önünde Duruyordu” ilk öykü kitabıdır. Bu kitap, ‘Vitrinin önünde duran ve kırmızı-siyahlı elbiseyi beğenen farklı adamların’ değişik öykülerini, aynı alınlıkla başlatan, birbirinden farklı otuz öyküden oluşmaktadır. Yazar, öykülerinin bazılarını gazete haberlerinden, bir bölümünü ise günlük olaylardan ve gözlemlediği yaşantılardan esinlenerek kurgulamıştır. Zeynep Yenen, ‘Vitrin Önü’ kitaplarını; kadın, erkek ve çocuk için ayrı öykülerden oluşan bir seri olarak düşünüp, 2015 yılında yayımlanan “Adam Vitrinin Önünde Duruyordu” dan sonra, ikinci öykü kitabı olarak 2016 yılında yine 30 öyküden oluşan “ Kadın Vitrinin Önünde Duruyordu” adlı kitabını yayımladı. 2017’de çıkan “Çocuk Vitrinin Önünde Duruyordu” adlı öykü kitabı ise kırk öyküden oluşmaktadır.

Zeynep Yenen öykülerinde; yalın, akıcı ve doğal bir dil kullanmaktadır. Öykülerindeki karakterler aynı zamanda toplumun da aynası gibidir, her kesimden, her kültürden insanın özelliklerini ve yaşadıklarını yansıtır. Yenen, öykülerinde gelenekleri, töreleri, çarpıklıkları, aykırılıkları, olumsuz ters giden durumları, ruhsal bozuklukları da işler. Yazar, kötülüklerin var olduğu bu dünyada, iyilikleri barındıran umut vaat eden öyküler de anlatır. Zeynep Yenen, nesne karakter olarak ele aldığı grip mikrobunun öyküsünde olduğu gibi, şaşırtıcı öyküleriyle de karşımıza çıkar.

Sayın Zeynep Yenen, yazmaya ilginiz olduğunu ne zaman fark ettiniz, ilk yazı denemenizi hatırlıyor musunuz?

“Yazmaya olan eğilimimi, ilk önce ailem farketti. İlkokulda defterime yazdığım bir öyküyü, benden gizli daktiloya çektirip, yarışmaya gönderdiklerini ağızlarından kaçırdılar. Daha sonra yarışmanın sonucundan hiç bahsedilmediği için, onu kazanamadığımı anladım. Haftada iki gün yayımlanan sabırsızlıkla beklediğimiz,“Değiş Tonton” adlı çizgi film vardı. Bu çizgi filmin, konuşma baloncuklarıyla kendi çapımda bir çizgi romanını hazırlamıştım. Daha sonra orta birde iken, yerel bir şiir yarışmasına katılmam için yüreklendirdiler. Bir yarışmayla benden vazgeçmemeleri de, ikinci bir etken oldu belki de yazmayı sevmemde. O güne kadar hiç şiir yazmamıştım. Öğretmen olan annem yönlendirdi, akıllıca sorularla kafiyeler buldurttu ve birinci oldum. Ara ara bir şeyler karaladım üniversite bitene kadar. Günümüze kadar her etkilendiğim olaydan yüreğime dolanlar kalemimden taştı.

Sayın Yenen, genellikle edebiyata ilgi, önce çok okuyarak başlıyor, siz bu konuda nasıl bir aileye sahiptiniz, ailenizde edebiyatla ilgilenen var mıydı?

“Ben küçükken aile arasında geçen en huzurlu sohbetler, kitaplar üzerine olanlardı. Geri kalan sohbetler, o günün koşullarına ilişkin sıkıntılar, koşturmacalardı. Edebiyata ilişkin konuşmalar; “ki bunlar akşam yemeği ve çay faslında olurdu,” unutamadığım güzellikte anlardı. Bazen annem kitaplıktan bir kitap seçip, bana okumam için verirdi. Annemi kaybedeli yirmi yıldan fazla oldu, kitap bitince annemin gelip bana kocaman sarılması, kitap hakkında konuşmamız hala özlediğim bir duygudur. Bu arada annemin de iki şiir kitabının olduğunu belirtmeliyim.

Okumak yazarlık idmanıdır bence, yazarlık kasını güçlendirir”

Diş hekimliğini meslek olarak seçtiğinizde, yazıyla ilişkinizi nasıl devam ettirdiniz?

“Her gün düzenli yazıyorum diyemem ama her gün en az yüz sayfa okumaya çalışırım. Bunu ihmal etmem, uyumadan önce tamamlarım. Okumak, yazmak için birincil gereklilik diye düşünüyorum. Okumak yazarlık idmanıdır bence, yazarlık kasını güçlendirir.”

Edebiyat dünyasının içine girişiniz ve profesyonel olarak çalışmalarınız nasıl başladı?

Edebiyat dünyasının içinde olmaktan kastettiğiniz, çeşitli edebiyat etkinlik ve toplantılarına katılmaksa, beni beslediği için elimden geldiğince kaçırmamaya çalıştığım etkinlikler bunlar. Bu günlerde, yani Korona günlerinde online toplantılara devam ediyorum. Ancak kendimi edebiyat dünyasının içine girmiş profesyonel bir yazar olarak görmüyorum. Sadece yazma kısmında varım. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Sıklıkla söylediğim gibi yazar değil, yazanım henüz.”

Siz öykülerinizde yaşanmışlıklar, gözlemler kadar, gazete, televizyon haberlerinden de yararlanıyorsunuz, biraz buna da değinir misiniz?

“Gazete ve televizyon haberleri hayatımızı çok fazla etkiliyor. Sosyal medya da aynı şekilde hatta daha fazla katkı yapıyor. İçimizi acıtan, yüreğimizi sızlatan haberin detaylarına ulaşabiliyoruz. Öykünün şekillenmesinde rol oynuyor bu detaylar. Her zaman acı olaylar değil, komik ve mizahi olaylar da öykülere yansıyor.”

Son derece yalın ve akıcı bir diliniz ve çok farklı konuları ele alan öyküleriniz var, öykü konularınız üzerine, siz kendinizi nelere ağırlık veren bir yazar olarak tanımlarsınız?

“Toplumsal konular, yaşanmışlıklar ve insana ait her şey yazdıklarımın içine giriyor.”

‘Vitrin önü adam, kadın ve çocuk’ öykü kitaplarınızın nasıl doğduğunu ve bir seri olarak yazılmasının nasıl geliştiğini bize anlatır mısınız?

Meslek hayatıma başlayıp küçük bir kasabaya gittiğimde, nişanımın olmasına bir hafta kala Ankara’da ayırttığım elbisemin, yaşlı bir adama satılmasıyla başladı bu vitrin önü hikâyelerim. Bir elbisenin binlerce farklı nedenle alınabileceğini ve binlerce farklı sonuca yol açabileceğini düşünerek, hemen o akşam aynı paragrafla başlayan dört öykü yazdım. Sonra bunlara çevremde gözlemlediklerimden, gazete manşetlerinden, hayatın içinden yenileri eklendi. Mesleğimin ilk yıllarında nişan elbisemden yola çıkarak yazdığım ve zamanla biriken öyküleri,  dosya halinde bir yayınevine götürmeye cesaretim yoktu. Bu aşamada bir çocukluk arkadaşımın önerisiyle, edebiyat atölyelerine katıldım, kitapta yer alacak öyküleri yarışmalara gönderdim. Atölyenin yazar koçluğu desteği veren derslerinde incelenen öykülerimi yayınevine götürdüm. “Adam Vitrinin Önünde Duruyordu” kitabı çıktıktan hemen sonra “Kadın Vitrinin önünde Duruyordu” ve “Çocuk Vitrinin Önünde Duruyordu” dosyalarımı gönderdim. Onlar da kitaplaştı. Sonra “Unuttum Ben O Şiiri” ve “Unuttu O Şiir Bizi” isimli şiir kitaplarım basıldı.

Bir öykü yazarı olarak sizi motive eden öznel ve nesnel durumlar nelerdir?

“Olaylar karşısında hissettiklerimi ve düşündüklerimi diğer insanlarla paylaşmak, duygularımı dışarı vurmak, yüreğimdekini dile getirmek diyebilirim.”

“Her gün düzenli yazıyorum diyemem ama en az yüz sayfa okumaya çalışırım. Bunu ihmal etmem.

Anne, eş, meslek sahibi bir kadın yazar olarak ne tür güçlüklerle karşılaşıyorsunuz?

“Aslında ben bu konuda şanslı kişilerden sayılırım ama yine de bazı zorluklarla karşılaşıyorum. Bunlar, kadınların her meslekte karşılaştığı zorluklardan pek de farklı değiller. Hepimiz, aynı anda pek çok şeyi düşünmek ve sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Yalnız yazma konusunda bir fark var; ne kadar çok engeliniz varsa, bir iç çatışma sonucu daha çok yazmaya yöneliyorsunuz. Örneğin vakit yoksa, gece kalkıp yazıyorsunuz.”

“Kesinlikle, yazmanın sağaltıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Yazmak bir varoluş öyküsüdür ”

Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana, ülkemizde sürekli ekonomik, siyasal ve toplumsal büyük sıkıntılar yaşanmakta, bu da toplumun tüm bireylerini bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak fazlasıyla etkilemekte. Sizce, edebiyat bireysel ve toplumsal olarak bize neler kazandırır, okumak ve yazmak bir terapi midir?

“Kesinlikle, yazmanın sağaltıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Yazmak bir varoluş öyküsüdür. Olaylara farklı bakış açısı sağlar, empati kurabilme yeterince sağaltıcı bir davranıştır zaten. Ancak her zaman sağalmak için yazmaz yazar.”

Bir yazar olarak, yazar adaylarına neler yapmalarını önerirsiniz?

Öncelikle okumak diyorum. Okumak, yazmayı besleyen en önemli unsur bence. Eskiden sadece zevk almak için okuduğumu sanırdım. Editörlük atölyesindeki hocamın sözlerinden sonra, aslında bu okumaların teknik öğrenmek ve kurgu için gerekli olduğunu, okuduklarımızdan zevk almanın yanısıra, aynı zamanda öğrendiğimizi de fark ettim. Bunun dışındaki önerilerim; hayatın içinde olmak, dergi ve yarışmalara yazı göndermek de, motive edici etki sağlıyor yazar adayına.”

 Sayın Zeynep Yenen, yeni yazı projeleriniz var mı? Yeni yazı projesi olarak, şu anda bir roman üçlemesi üzerinde çalışıyorum. Sonuncu tamamlanınca, birincide yapacağım değişiklikler olacak. Ondan sonra yayınevine götürebilirim. Bir de yayınevine göndermiş olduğum inceleme dosyam var.

Nurdane Özdemir Sağkan


 [N1]

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir