YERALTI EDEBİYATI

(Underground Literature) Sözcük olarak Underground; yeraltı, gizli gibi anlamlara gelir. Underground Literature  denilen yeraltı edebiyatı, insan ruhunun karanlıklarına, dehlizlerine giren bir edebiyat türüdür. Bu türün ilk örneklerine On sekizinci Yüzyılda rastlanır.

Yeraltı edebiyatı bir başkaldırıdır;  mevcut değerlere karşı çıkan, toplumsal kurallara direnen, sistemle barışık olmayan bir yönü vardır. Bu edebiyat türü, yeryüzünün kurallarını reddeder ve onlara karşı direnir. Karşıt, eleştirel, bir edebiyattır; alkolizmin, cinselliğin, sıradışılığın, küfrün dışa vurumudur, dil, son derece esnektir. Yeraltı edebiyatı; fuhuş, uyuşturucu, cinayet, tecavüz, kumar gibi hayatın dışına itilmiş unsurları, konuları ele alır ve  alt kültürden beslenir.

Ömer Türkeş, yeraltı edebiyatının, kapitalist yaşam biçimine, ahlakına  bir tepki olarak ortaya çıktığını vurgular. Ayrıntı Yayınları’nın uzun yıllar önce yayımlamaya başladığı “Yeraltı Edebiyatı Dizisi”nin çıkış sloganı, bu edebiyatın özeti gibidir:  “Asilerin, Kaybedenlerin, Hayalperestlerin, Günahkârların, Küfürbazların, Beyaz zencilerin, Aşağı tırmananların, Yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, Uçurumdan atlayanların… Dili, sesi Yeraltı Edebiyatı.” Ayrıntı Yayınları bu dizi içerisinde; Ola Bauer’in “Acemi Pezevenk” adlı eserini de yayımlamıştır.

Yeraltı edebiyatının izini sürdüğü gerçeklik, bize ezberletilenden farklıdır. “Hırsızlar, pezevenkler, orospular, ibneler, müptelalar, torbacılar, katiller, çeteler, anarşistler, gerillalar, direnişçiler, korsanlar, yeraltında  yaşar, orada bir hayat ve kültür üretirler.” Yeraltındaki yaşamı bilen, tanıklık eden, o yaşantıya gözlerini, kulaklarını kalplerini kapatmayan yazarlar; oradaki yaşamı anlatan, bir yeraltı edebiyatı yaratırlar.

Günlük yaşantımızda; yerin altında olanları, uyuşturucu bağımlılarını, hayat kadınlarını, transseksüelleri, evsizleri kısacası; toplumun onaylamadığı  hayatları görmezden geliriz. İşte yeraltı edebiyatı, bizim görmediklerimizi, duymadıklarımızı, tüm gerçekliğiyle önümüze serer. Yapıtlarda anlatılanlar, ister gerçek olsun ister kurmaca; karakterler genellikle marjinal, uyumsuz, yalnız ve hayatla çatışan tiplerdir. Kimse ideal değildir, herkesin zaafları, hayal kırıklıkları, bunalımları, çöküşleri vardır. İnsan psikolojisinin açığa çıkarılmamış, gizli yanları serbestlikle anlatılır, insan davranışlarındaki kontrolsüzlüğün sınırları zorlanır.

‘Yeraltı edebiyatı”, edebi bir türden çok,  yazıyla başkaldırıdır. Yaşamın bireyi zorlayan  gerçekleri, kötülükleri, sistemin çarklarının üzerimizden geçişi, bizi ezişi, yok edişi anlatılır. Yapıtlardaki antikahramanlar, yasadışı eylemleri, kural  tanımazlıkları, aykırılıkları, toplumsal kabul görmezlikleriyle karşımıza çıkarlar, hep direnirler. Stéphane Hessel’ın da dediği gibi, “yaratmak direnmektir”.

“Resmi ve kanonik edebiyatın sınırları dışında kalan yeraltı edebiyatı, genel edebiyatın bünyesinde algılanmaz, ona muhalif bir hareket alanı olarak kabul edilir.”  “Yeraltı edebiyatı ‘avangart’tır: Öncüdür, farklıdır, kendi tarzını, dilini, kültürünü, kültünü yaratır. Yeraltı edebiyatı: Tekerlek izlerinin kolaylığına sığınmaz, kendi yolunu açar…”  

“Gerçek yeraltı edebiyatı, toplumun ikiyüzlü ahlakının tersine gerçekten de etiktir. Hiçbir şeyi dışlamaz.” Yeraltı edebiyatı eserlerinde, somut gerçeklik söz konusudur, öğreticilik vasfı bulunmaz…

Şair-Yazar Osman Çakmakçı, bir yazısında yer altı edebiyatını şöyle tanımlar; “…Çok satanların edebiyat ortamı üzerinde egemenlik kurduğu, kendi popüler temalarının ve üsluplarının, edebiyat ortamını istila ettiği durumlarda, ‘zorunluluktan’ fışkıran bir edebiyat. Edebiyata kendi ayrıksı temalarını, sert ve haşin bir eleştirellik barındıran üslubunu,  insan varoluşunun derinlerde kalan esrarengiz yanlarını ve sırlarını, neredeyse saldırgan bir tavırla aşılar.”

“Yeraltı yayını” denildiğinde, asıl kalenin fanzinler olduğunu söyleyebiliriz. Fanzin yayıncılığı, önemli paraların döndüğü piyasada, büyük yayınevlerine ihtiyaç duymadan, bir araya gelen insanlar tarafından fotokopi usulüyle çoğaltılarak türemiştir. Yeraltı edebiyatı, 1990’lı yıllar ile 2000’li yılların ilk yarısında  önemli bir çıkış yakalar.    

Yeraltına inen yazarlara pek çok örnek verilebilir: Dostoyevski, Albert Camus, Kafka, Jean Paul Sartre, Nietzsche, Sylvia Plath, Nelson Algreen, Allen Ginsberg, William Burroughs, Richard Brautigan, Beat Kuşağı; Baudelaire, Rimbaud, Lautréamont, Nerval, Rilke, Musil, Poe, Thomas Wolfe,  Cesare Pavese, Samuel Beckett, Ola Bauer ve daha birçoğu… Bu yazarların büyük kısmı; uyuşturucu, eşcinsellik, tımarhane, hapishane, intihar gibi yeraltının kötücül akıntısına kapılırlar… Jean Genet ve Antonin Artaud  gibi yazarlar ise hep yeraltında yaşamışlardır.

Jack London “Bir Alkoliğin Anıları”nda; içkinin etkilerini, Maksim Gorki “Hayat Kadını Tereza’da; bir fahişenin yaşama bakışını anlatır. Yazdıkları ile ‘Sadizm’in fikir babası olmuş Marquis de Sade (1740-1814), aynı zamanda  yeraltı edebiyatının da temelllerini  atmıştır. Sade, yaşadığı hayatın tüm çarpıklıklarını, cinsel kaymalarını, bazen yalın gerçeklik, bazen de kurmaca ile bizlere aktarmıştır. Egemen güçlerin, çıkarları  için Tanrı ve din  kavramlarına sığındıklarını, kendisinin bu olguların varlığına inanmadığını söyler.

JOHN FANTE  (1909-1983),  İtalyan asıllı  Amerikalı romancı, öykücü, senarist. Yeraltı edebiyatının babası. 1938’de ilk romanı “Bahara Dek Bekle Bandini” yayımlandı. 1939’da Bukowski’nin öve öve bitiremediği “ Toza Sor” yayımlandı. Fante, Bukowski’nin en çok etkilendiği yazardır.

WILLIAM S. BURROUGHS (1914–1997), Uyuşturucu bağımlısı olan Burroughs, Beat Hareketi’nin en güçlü isimlerindendir.     

CHARLES BUKOWSKI (1920-1994), Yeraltı edebiyatının en güçlü kalemlerindendir. Bukowski’nin yazılarında, belirgin bir sokak jargonu göze çarpar. Yaklaşık kırk beş kitapta bir araya gelen aykırı eserlerinde, yeraltı edebiyatının damarlarını besleyen serbest ifade biçimi açıkça görülür.  ‘Factotum’, ‘Kasabanın En Güzel Kadını’, ‘Postane’, eserlerinden sadece birkaçı.

NORMAN MAILER (1923 – 2007),  II. Dünya Savaşı’yla ilgili romanı The Naked and the Dead 1948’de,  Amerikalı ‘zenci’lere” dayandırdığı The White Negro adlı incelemesiyse 1957’de yayımlandı.

VLADİMİR MAKANİN (1937- …), Rus yazar, üniversitede matematik hocalığı yaparken, sinema ve senaryo eğitimi alıp, yazarlığa başlamıştır. İlk romanı 1965’de yayımlanan ‘Düz Çizgi’dir. 1999’da yayımlanan ‘Underground’ adlı Romanında: “Komünist ve kapitalist sistemin korkutucu çarklarını, içki, sefalet, fiziksel ve psikolojik şiddeti, başarıyla yansıtmıştır.

CHUCK  PALAHNIUK (1962- …), Ukrayna kökenli Amerikalı yazar  Charles Michael Palahniuk, 1999 yılında sinemaya da uyarlanan romanı “Dövüş Kulübü” (Fight Club) ile adını yeraltı edebiyatının duvarına kazımıştır. Dövüş Kulübü’nde; insanların içlerinde bulundurdukları ve günlük hayatta bastırmak zorunda kaldıkları şiddet yönelimini, belirli bir topluluk içerisinde rahatça dile getirdikleri, hatta eyleme döktükleri ve bir nevi “terapi” faydasını aldıkları bir kulüp anlatılır.

IRVINE WELSH (1958 – …), ‘Trainspotting’adlı eseri, sinemaya uyarlanmıştır. 16 yaşında, İskoçya’dan Londra’ya taşınan Welsh, uyuşturucu kullanmaya başlar. Trainspotting’i,  yeraltı yaşamına tanıklık ettiği bu süreçte ortaya çıkarır.  Eserde, toplum içinde kendine yer bulamayan bir ergenin, çevresi ve kişilik bunalımları nedeniyle girdiği olumsuz ortam ve tüketim çılgınlığı usta bir dille aktarılır.

TÜRKİYE’DE  YERALTI  EDEBİYATI 

 Yeraltı edebiyatı; Türk edebiyatında üzerinde çok az çalışma yapılmış, henüz tam kabul görmemiş, bu yüzden de gelişme gösterememiş bir alandır. Sınırları net olarak çizilemediği için, bu alandaki  şair ve yazarları tespit etmek de güçtür. İslami değerlerle örtüşmemesi de, bu türün bizde benimsenmemesinin nedenleri arasındadır. Yeraltı edebiyatının ana nüvelerinden yalnızlık, yoksulluk, şiddet gibi kavramlar, Türk edebiyatında  sertlikten uzak şekilde, daha naif  bir dille işlenmiştir. ‘Stüdyo İmge Yayınları’,   bir dönem Türk yeraltı edebiyatı eserlerini yayınlamış,  Ayça Sezen Ural ve Sibel Torunoğlu gibi yazarları okuyucuyla tanıştırmıştır. Altay Öktem’in tespitiyle; Kanat Güner’in Eroin Güncesi, Sibel Torunoğlu’nun Tımarhane Günlüğü, Travesti Pinokyo, Sarp Bengü’nün Acı Sigara,  Arif Kaptan’ın Giyotinli Labirent adlı kitapları ile Fatih Kaynak’ın İlk Yarı:10-0, Hiçliğin Aynasıydım Ben,  Ayça Seren Ural’ın Pogo isimli kitapları, 1990’lı yılların ikinci yarısında yeraltı edebiyatı sahasında öne çıkan eserlerdir. Tezer Özlü ve ağabeyi Demir Özlü’nün yapıtlarında da, muhalif, aykırı, hayata ters düşen karakterler başroldedir ve cinsellik özgürce ifade edilir… Metin Kaçan’ın ‘Ağır Roman’ (1995) adlı eseri de, yeraltı edebiyatının önemli örnekleri arasında yerini  alır. Kürt edebiyatının önde gelen yazarlarından Fırat Ceweri’nin ‘Geç Bir Sonbahardı’,  ‘Birini Öldüreceğim’, ‘Lehi’, ‘Maria Bir Melekti’adlı romanlarında da; sürgün, işkence, zindan, ruhsal yaralar, depresyon, cinayet gibi konular işlenir.

Kendisi de yeraltı edebiyatına dahil edilebilecek romanlar yazan Hikmet Temel Akarsu, Hürriyet Gösteri Dergisi’nde yayımlanan bir yazısında; Yusuf Atılgan, Vüs’at O. Bener’i, hatta ve hatta Sait Faik’i bu edebiyatın ülkemizdeki öncüleri olarak niteledi. Oğuz Atay’ı  da, bu gruba ekleyebiliriz. Vüs’at O. Bener’in “Buzul Çağının Virüsü”, Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli” Oğuz Atay’ın “ Tutunamayanlar’ı; Yeraltı edebiyatı romanları arasında sayabiliriz. Metin Üstündağ’da, kullandığı dil ve aykırılığıyla dikkat çeken bir yazardır.

HAKAN GÜNDAY  (1976, Rodos….),  Günday, ‘Kinyas ve Kayra’ adlı romanında, yaşamın içindeki tüm kötülükleri ele alır. Yaşam arzularını kaybeden, ölmek isteyen  iki  çocukluk arkadaşının, Ankara’dan  Afrika’ya uzanan yolculukları, orada;  içki, fuhuş, tecavüz, kumar, uyuşturucu ticareti, cinayet, soygun gibi birçok kirli işle tanışmaları anlatılır. 

EMRAH SERBES (1981, Yalova..), “Son Hafriyat”, “Her Temas İz Bırakır” adlı romanları, “Erken Kaybedenler” adlı öykü kitabı,  Behzat Ç. adlı polisiye dizisi ile Serbes de,  Türk yeraltı edebiyatının güçlü isimleri arasındadır.

ALTAY ÖKTEM (1964 – …), “Genel kültürden ziyade kenar kültür” düsturunu benimsemiş, fanzin kültürüne karşı özel bir ilgi duyan ve fanzin edebiyatının gelişmesinde önemli desteği olan yazar.

KÜÇÜK İSKENDER (1964 – …), Küçük İskender olarak tanınan  Derman İskender Över; özgün bir şair, yazar ve çizerdir. Lise yıllarında farkına vardığı eşcinsellik dürtüsünü gizleme ihtiyacı duymaksızın yaşam biçimine ve eserlerine yansıtmıştır.

SEMİH GÜMÜŞ (1956-…), Eleştirmen, yazar Gümüş’ün,  2015 yılında yazdığı ilk romanı ‘Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz’ da, yeraltı edebiyatından pek çok ize rastlarız.  Romanda; işkencenin ruhunda ve bedeninde açtığı bıçak izlerini kapatmaya çalışan antikahraman Sinan’ın, kendisiyle mücadelesi, hayal kırıklıkları ve bunalımları anlatılır. Sonuç olarak;  yeraltı edebiyatını, diğer edebiyat türlerinden ayıran iki belirleyici özelliğin ön plana çıktığını görürüz. Bunlardan birincisi kullanılan dildir; dil son derece esnektir, küfür ve argo kullanımında bir kaygı duyulmaz. İkinci ve daha belirleyici özellikse, bu türdeki başkarakterler, diğer edebi türlerdeki başarılı, iyi kahramanlara benzemezler. Yeraltı edebiyatındaki  antikahramanlar; genelde bunalımlı, yalnız, yenilmiş, başarısız, alkol ya da uyuşturucu bağımlısı kişilerden oluşur.

   Nurdane Özdemir Sağkan

KAYNAKÇA

Notos Dergisi, Dosya Konusu: Yeraltı Edebiyatı, 29.Sayı, Ağustos-Eylül 2011

Altay ÖKTEM (2011) “Yeraltı Edebiyatının Temel Özellikleri ve Edebiyatımızda Yeraltı”.Altay Öktem, Yer altı Edebiyatı, Varlık Dergisi, Şubat 2005

Chuck PALAHNIUK (2012). Dövüş Kulübü, (Çev. Elif Özsayar), İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Hasan Bülent Kahraman, “Kötülük, Yeraltı Edebiyatı ve Yerüstü”, Varlık Dergisi, Şubat 2005, s.14 / Hasan Bülent KAHRAMAN (2011). “Yer üstünden Yer altı Edebiyatına Bakmak”, /Hasan Bülent Kahraman, Ömer Türkeş, Sevin Okyay tarafından yazılan, Özgür Çakır tarafından hazırlanan yazı:  “Beat: Keşfedilmeyi Bekleyen Bir Kuşak”, 15 Şubat 2010.

Hikmet Temel Akarsu, Türk Edebiyatı ve ‘Yeni Kara’. Hürriyet Gösteri Dergisi,Temmuz- Ağustos. HİKMET TEMEL, AKARSU YAPILAN-ROPÖRTAJLAR Röp.Hazırlayan Ömer Kumsal  (Varlık Dergisi’nin Nisan 2008.)

Özgür UÇKAN (2011). “Bir «Eylem» Olarak «Yer altı Edebiyatı»”,

Osman Çakmakçı, “Edebiyatın ‘Yeraltı’ Damarı”, 4 Kasım 2004, http://milliyet.com.tr Hakan GÜNDAY (2012). Kinyas ve Kayra, İstanbul: Doğan Kitap.

Özge V. YÜCESOY  (2007). Korku Edebiyatı (Gotik Edebiyat) ve Türk Romanındaki Örnekleri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Evren KARATAŞ (2010). “Türkiye’de Yeraltı Edebiyatı ve Hakan Günday

Ömer TÜRKEŞ (20.07.2012). “Kokuşmuşluğun Ortasında”, Radikal Kitap. Şenol Erdoğan, Beat Kuşağı Antolojisi, Altıkırkbeş Yayınları

Sevgül Türkmenoğlu, Yeraltı Edebiyatı Bağlamında Bir Karşılaştırma: Dövüş Kulübü-Kinyas ve Kayra. Cem AKAŞ (2011). “Yeraltından Banknotlar”,)

Merve Fergökçe, “Yeraltı Edebiyatı”, www.sabitfikir.com

Nurdan Gürbilek, Mağdurun Dili, Metis Yayınları, 2008 (Haz. Necmettin Arıkan, Gülderen Yenal, Gülsevin Taşpınar), İstanbul: Akdeniz Yayıncılık ve Tic. A.ş.

Semih Gümüş (2015). Belki sonra Başka Şeyler De Konuşuruz, İstanbul: Can Sanat Yayınları

Maksim Gorki (2003), Hayat Kadını Tereza, İstanbul:Mercek Yayıncılık           

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir