Süreyya Üzmez:”Yüzyılda bir dünyanın başına gelen felaket, bizim neslimize denk geldi”

 Süreyya Üzmez:”Yüzyılda bir dünyanın başına gelen felaket, bizim neslimize denk geldi”

KORONAVİRÜS YAŞAMI VURDU

Nurdane ÖZDEMİR SAĞKAN/ ANKARA– Covid 19 pandemisinin ülkemizde görülmeye başlamasının üzerinden bir yıl geçti. Virüsün bulaştığı çok sayıda insan, hafif ya da ağır belirtilerle hastalığı yenerken, sağlık çalışanları da dahil pek çok kişi bu kadar şanslı olamadı ve yaşamını yitirdi.

Bu dönemde hastalıkla ilgili önemli gelişmeler de oldu. Aşı bulundu, tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de aşılama çalışmaları başladı. Yine de tedbirlere uyulmadığı dönemlerde hastalık hızla yayılmaya devam etti. Çok uzun süredir kapalı olan, geçim sıkıntısı çeken ve borçlanan yiyecek-içecek sektörü yeniden kapılarını müşterilerine açtı, okullar yeniden yüz yüze eğitime başladı.

Tüm bunlara rağmen, sağlıkta ve ekonomide yaşanan olumsuzluklar öyle bir anda düzelecek gibi görünmüyor. Devlete ve toplumun her bir bireyine düşen sorumluluklarımız devam ediyor.

Bu konularla ilgili olarak, Ankara’nın en saygın balık restoranlarından Trilye’nin işletmecisi, köşe yazarı ve televizyoncu Süreyya Üzmez’le bir söyleşi yaptık.

-Sayın Süreyya Üzmez, ülkemizde henüz yeni koronavirüs vakaları görüldüğü dönemde yani başlangıcında, siz de covid 19’a yakalanmışsınız. Nasıl fark ettiniz ve pozitif olduğunuz anlaşıldıktan sonra nasıl bir süreç yaşadınız      

-Kaybettiklerimizin Farkında mıyız?-

-30 Mart 2020 günü İstanbul’da sabah televizyon haberlerini izlerken bir rektör hanımefendinin koronavirüse yakalanıp bir hafta sonra iyileştiğini, hastalığın belirtileri, tedavi süreci konularına değindiğini can kulağıyla dinledim. Düşünmeye başlayınca aynı belirtilerin bende de olduğunu fark ettim.

Hoca aynen şöyle bitirdi konuşmasını; “Koronavirüse yakalanmak ölüme bilet kesmek demek değildir, korkmayın.” Bu son söz beni cesaretlendirince akşam oğlumun ısrarı ile hastaneye gittim. Tomografi sonucu malum, buz camı görüntüsü… Tipik bir koronavirüs tanısı. Hastaneye o gece yattım, üç gün sonra sonuç geldi: Pozitif.

Bağışıklık sistemimin güçlülüğü, moral ve motivasyonumun yüksek oluşu ile kısa sürede serum bile takılmadan atlattım hastalığı. İlk sırada balık olmak üzere protein ağırlıklı beslenme ile çok yüksek antikor oluşturdu vücudum. Ama benimle aynı gün hastaneye yatan bazım dostlarım sağ çıkamadılar maalesef. İlaç tedavilerinde hangi ilacın kullanılması gerektiğini tıp alemi bilmiyordu o zamanlar. Deneme sınama yanılma yoluyla sonuca gitmeye çalışıyorlardı.

Bu sinsi hastalığın hangi istikamette, hangi gün ve saatte ilerleyeceği belli değildi. Aşı yoktu. Toplumda bağışıklık kazanan sayı neredeyse hiç yoktu. Ali Şener, Ali Bozer, Volkan Başatlı, Aytaç Yalman gibi pek çok sevdiğim değerli insanı aramızdan aldı bu virüs. Mevsimi gelmeden yaprağını dökmeyen çınarların yaprakları patır patır döküldü.

-Ekonomiyi Felç Etti-

Bir restoran işletmecisi olarak, salgın döneminde ülkemizde gittikçe kötüleşen  ekonomik durumun nasıl düzelebileceği hakkındaki düşüncelerinizi ve bu konudaki çabalarınızı öğrenebilir miyiz?

-Yedi aya yakın bir süre kafe, restoran ve pastaneler kapalı kaldı. Düşünebiliyor musunuz, hiç ciro yapmadan, banka kredisi, vergi, maaş, kira ödeyen iş aleminin durumunu? Kısa çalışma ödeneği ile çalışanlar nasıl geçinebilir? Herkesin kredi kartı borcu, okulda okuyan çocuğu var.

Güçlü devletlerde insanlar hiç hissetmedi bu sıkıntıları. Devlet, sorunlarla baş başa bırakmadı kimseyi, cironun yüzde 70 – 75’ini işletmelere ödedi.

Kitle ulaşım araçlarının serbest olduğu, kongrelerin yapıldığı bir ülkede bilim kurulu restoran, kafe ve pastaneleri virüs yayan işletmeler gibi görüp nasıl kapattırdı hiç anlam veremedim. Ulaşım elzem, kesinlikle hak veriyorum. Ama insanların da yaşayabilmesi için faaliyetlerinden men edilmemesi gerekir.

Bu konuda belki de sivil toplum kuruluşlarından daha fazla çalıştım. Pek çok kanalda canlı yayınlara katılıp dilimin döndüğünce mağduriyeti anlattım. Milliyet’teki köşemde, Fox ana haberde çok işledim. Çünkü benim asıl işim restoran işletmeciliği. Yazarlık ve televizyon hobilerim.

Çok sevdiğim bir dostum ölümünden birkaç ay önce bir şiirinin son dörtlüğünü okumuştu:

Yine mor dağları dumanlar bürüdü,

Dumanı dağlarda kalanlar bilir.

Ağaçlar derdinden yaprağını döktü,

Bu derdi ancak ağacı olanlar bilir.

2 Mart 2021 tarihinden itibaren restoran, kafe ve pastaneler açıldı. Ama bazı mekanlar da hiç açılmayacak şekilde sektöre veda ettiler. Gerçekten çok üzücü! İşsizliği önleyen küçük işletmelere hibe verilmeliydi, kredi değil, doğrudan para verilmeli, can suyu sağlanmalıydı. Bizim bahçemizde emme basma tulumbası vardı. Çeşmeden bir tas su dökmeden çalışmazdı. İşletmeler de aynı durumda. Ayağa kaldırmak zor…

-Simitçiden Simit Alın-

Uçak seyahatlerimde dostlarım, şirketler beni arabayla havaalanından aldırmak istediklerinde hep karşı çıkarım. Çünkü taksiciye vereceğim üç kuruş onun üniversitede okuyan çocuğuna harçlık olacak. Kendim yemesem bile simit, pasta gibi yiyecekleri alıp dağıtırım. Elimizde para tutmak, harcama yapmamak, tasarrufu artırmak başkalarının yaşamlarını engellemekle eş anlamlı. O nedenle herkes elinden geldiğince paylaşacak bu dönemde.

-Sayın Süreyya Üzmez son soru olarak, yiyecek içecek sektörünün uzun süre kapalı kalmasının, sokak hayvanlarını nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

-Bu Dünyadaki Tek Canlı Biz Değiliz-

-Sokağa çıkma yasaklarından en çok etkilenen sokak hayvanları oldu. Sahipliler için durum farklı. Kendilerine bakanların dışarı çıkmalarını sağladılar bu dönemde ama sahipsizler ölüme terk edildi. Bir avuç mama, bir kap su onlara da hayat verecek. Onların sokaklarda ölmesinin sebebi biziz. Yüzyıllarca uğraşıp evcilleştirmişiz sonra sokağa bırakıp kendi kaderlerine terk etmişiz. Pandemide kapanan restoranlardan beslenen pek çok sokak hayvanı da maalesef yaşamını yitirdi.

Neler geldi neler geçti felekten, un elerken deve düştü elekten. Elekten deve düşer mi? Düşermiş demek ki onu da gördük. Yüzyılda bir dünyanın başına gelen felaket, bizim neslimize denk geldi. İnşallah elekten hep unun düşeceği günleri görürüz. Güzel günler göreceğiz yine de hiç umudumuzu yitirmeyelim.

İnsan hastalanırsa tedavisi var, ilaç, aşı gibi… Parasız kalırsa, batarsa küllerinden tekrar doğabilir, çaresi var. Ama umudunu yitirirse her şeyini yitirir…

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir