Romanlarına Ankara’yı Taşıyan Şükran Yiğit’le Ankara Buluşmaları Sürüyor

 Romanlarına Ankara’yı Taşıyan Şükran Yiğit’le Ankara Buluşmaları Sürüyor

“Yurtdışında Yabancı Olduğunuzda İki Hayatınız Oluyor”

Şükran Yiğit, Mülkiyeliler Birliği’nde Okuyucularıyla Buluştu

Şükran Yiğit Kimdir?

Şükran Yiğit 1961’de İstanbul’da doğdu, Ankara’da büyüdü. ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunu. Ankara Mon Amour! (2003), Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları (2004), Çatıkatı Aşıkları (2008), Burası Radyo Şarampol (2020) ve Bir Kış Yolculuğu (2023) adlı romanları İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Halen Frankfurt’ta yaşıyor.

Nurdane Özdemir Sağkan- Ankara Şükran Yiğit’in Atölye Martı Kitap Kulübü’nün 21 Mayıs’ta düzenlediği ‘Yazarıyla Kitap Söyleşisi” etkinliğinin ardından ikinci etkinlik, 25 Mayıs 2023 akşamı Mülkiyeliler Birliği’nin düzenlediği ‘Edebiyat Buluşmaları’nda gerçekleşti.

Yazarın çocukluğunun ve üniversite de dahil ilk gençlik yıllarının geçtiği Ankara, anılarının ve yapıtlarındaki mekanların kenti olarak karşımıza çıkıyor.

Mülkiyeliler Birliği’ndeki etkinlik, akşam saatlerinde olmasına ve sağanak yağmura rağmen kalabalık bir izleyiciyle gerçekleşti. Etkinlik, 1960’ların sonlarındaki Ankara’yı anlatan kısa bir slayt gösterisiyle başladı.

“Canı Sıkılan Çocuklardık Biz”

Şükran Yiğit, Ankara, Mon Amour! romanının nasıl yazıldığını anlatırken: “Benim kuşağımın öyküyle ilişkisine bakarsak, 60’lardan 90’lara uzanan süreçte, canı sıkılan çocuklardık biz. Sokaktaydık, öyküler can sıkıntısında çok önemliydi. Tiyatro, sinema, radyo tiyatrosu, çocuğun can sıkıntısını alıyordu. Hayat; kapalı bir ortamda, bir sokakla çevriliydi.

Bugün, her gün film seyredebilmek, tekdüzeliği tekrar üretiyor. Ankara, Mon Amour! benim kendi tekdüzeliğimden çıkıştı. Öyküler yazıp dergilere gönderip yavaş yavaş ilerlemedim. Başından itibaren Ankara, Mon Amour’u yazmak istedim. Bu kitabı, gerçekten bir duyguyu, atmosferi anlatmak için yazdım. Böyle bir öyküde toplumsal ve siyasal arka plan, anlattığım karakterlerin hayatlarını etkileyen doğal uzantıdır, onlar olmadan anlatılmaz.

Sadece çocuklukta değil, gençlikte de, her anlatıda bir kırılma vardır. Edebiyatta duran bir karakter değil, karakterlerin dönüşümleri vardır, bu dramatik bir dönüşümdür tabii ki. Karakter anlatmanın en kolay yolu, teknik bir dramatik dönüşle olabilir.

Sevgi Soysal, disiplinlerarası evreni okuyucuyla paylaşan bir yazardır, ben de metinlerarası yazıyorum ama plansızım. İçinde, sinema, tiyatro başka sanat dalları da oluyor. O atmosferi okuyucu ne düşünür diye değil, kendi düşünceme göre yazıyorum.

“Krakow, Geçmişi Çok İyi Koruyan Bir Hafıza Şehri”

Nostaljik olmadan yazmaya çalışıyorum. Nostaljide mahalle kültürü, naiflik, ana noktam benim. Ne güzel bir mahalle kültürü dediğiniz o sevimli şey. Romanların negatif dramatik baskısı da var. Öykünün ortamının doğal akıcılığı da somut nostalji.

‘Bir Kış Yolculuğu’nda kahraman, Polonya’nın Krakow kentinde, kaybettiği eşinin izini arıyor. Romanın geçtiği mekân için küçük bir üniversite şehri düşünüyordum, önce Eskişehir aklıma geldi ama Ankara’ya çok yakındı. Newyork çok eskitilmişti. Hatırlamak ve yas üzerine bir romandı bu. Romanın kahramanı olan öğretim üyesi, farklı bir ülkeden hayatına daha başka bakar diye düşündüm. Krakow, üzerine düşündüğüm bir tercih ve seçimdi. Romandaki kahramanların çocuklukları, böyle doğu bloku ülkelerindekine benzer şekilde, kapalı bir yer olan Taşköprü SEKA’da geçiyor. Krakow da tutucu bir şehir. Bir çelik fabrikası yapıp lojmanlar kurup geçmişi çok iyi koruyan bir hafıza şehri Krakow.

“Bir Kış Yolculuğu’ndaki kahraman, botanikçi. Krakow’da herbaryum  ve botanik bahçesi olması, hikâyenin tutarlılığı için önemliydi. Kitabı yazarken botanik ve herbaryumla  ilgili birkaç akademik tez okudum. Likenler, simbiyotik bir ilişki ve  birlikteliklerdir. Kahramanlar da birlikte büyüdükleri için ortak benzerlikleri var.

“Ankara Benim İçin Önemli, Geçmişim Ankara’da”

Yazara, ‘Bir Kış yolculuğu’, Ankara Mon Amour!, Çatıkatı Aşıkları romanlarının içinde Ankara’nın yer aldığı, bu kentin edebiyatını nasıl etkilediği soruldu.

“Ankara benim için önemli, geçmişim Ankara’da. Çok özel mekânları var, üniversiteleri var, üniversiteleri belirgin, hayatı değiştiren özellikte. Ankara’ya dört yaşında geldim, yirmi beş yaşında gittim. Şehirlerin, insanların hayatlarında önemli yerleri var. Şehirler bazı şehirleri hatırlatıyor. İstanbul’un yok olmasını düşününce, Krakow’un ne kadar iyi korunduğunu görüyorsunuz. Ankara’dan 1994’te gittim, o değişimi anlatmak çok zor.

Yazara, romanlarındaki doğal ve akıcı edebi üslubunu nelerin belirlediği soruldu.

“Yazarken Dikkat Ettiğim En Önemli Nokta; Yazdıklarımın Ekonomik Olması, Anlamının Olması”

“Yazarken üslubu çok düşünmüyorum. Dikkat ettiğim en önemli nokta; yazdığım şeylerin ekonomik olması, anlamının olması, kısa yazmamın bir nedeni bu. Bir Kış Yolculuğu’nda her kelimeyi evirip çevirdim, edebiyatta ekonomizm.”

Yazara, yurtdışında yabancı olmak nasıl bir şey diye soruldu.

” İki hayatınız oluyor. Benim yaşadığım dönem daha canlı (1994’te gittim yurtdışına.) Yabancı olarak yaşamamın edebiyatıma etkisi yok. Yabancı olmanın etkileri var. Bazı kelimeler birden ortaya çıkıyor, içsel. Mesela adına demek, için unutuldu. Dilin değişimini, daha net düşünüyorum. “

Şükran Yiğit’e nasıl bir çalışma ve yazma dönemi olduğu da soruldu?

“Her gün yazıyorum diyemem. Okuma dönemlerim oluyor. İki ay sürekli yazıyorum, mesela dört aydır da yazmıyorum. Hani ben her gün iki sayfa yazarım gibi bir planlılıkla çalışmıyorum. Toplumcu gerçekçi edebiyatı; yazdığım o dönem için dar olarak değerlendirmek lazım.

“Türk Edebiyatında da Toplumsallıktan Bireyselliğe Geçiş Var”

2000’lerden sonraki dönemde Türk edebiyatı da bireyi keşfetti. Türk edebiyatında da toplumsallıktan bireyselliğe geçiş var. Bütün dünyada paralel yaşanıyor.

Günümüzde edebiyat eleştirisi neredeyse yok olma aşamasında. Sallantılı bir temelin üzerinde eleştiri.

Bugün Bir Proje Olarak Yazarlık Var

Bugün bir proje olarak yazarlık var, önceden yazarlar plansızdı. Adalet Ağaoğlu, Nazlı Eray gibi yazarlar eskinin modernleriydi.”

Hikâyeyi, öyküyü nasıl oluşturduğu sorusuna ise Şükran Yiğit şu açıklamayı getirdi: “İnsan hayatında enteresan dönemler var. Çocukluk, ergenlik ve yaşlılık dönemlerini enterasan buluyorum. Çocuklar konuşmak için çaba gösterirken, yaşlılıkta da söz etmemek için çaba gösterilir. Çatıkatı Aşıkları’nda olmayan kitaplardan bahsedilir. Orada anlattığım kitaplar aslında yok. Mekânlar insanları dönüştüren yerler. Kızılay Meydanı değişmiş, orta meydan, Soysal Pasajı, Sakarya değişmiş. Ulus, Anafartalar, Turist Otel, Uğrak lokantası duruyor, Ulus, Ankara’nın tarihi en iyi koruyan yerlerinden. Yenimahalle yok. Her ne kadar tek tük geri dönüşüm olsa da Ayrancı kendini koruyor, . Kaybolan şeyleri arıyorum.

Söyleşinin sonunda Şükran Yiğit, dinleyicilerin sorularını da cevaplandırdı. Türk edebiyatı gibi Alman edebiyatını da takip ettiğini, okumaya çok zaman ayırdığını anlattı.

Sıcak bir ortamda, düşünce ve duygularını içtenlikle paylaşan yazar, etkinliğin bitiminde hem okuyucularının kitaplarıyla ilgili düşüncelerini ilgiyle dinledi hem de kitaplarını imzalayıp birlikte fotoğraf çektirdi.

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir