LÜTFİYE AYDIN, ANKARA’YA TSUNAMİ GETİRDİ

 LÜTFİYE AYDIN, ANKARA’YA TSUNAMİ GETİRDİ

Tsunami’nin 2. Baskısı Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı”

Nurdane Özdemir Sağkan- Ankara Eğitimci ve yazar Lütfiye Aydın, Cumhuriyet Kitapları’ndan 2. Baskısı çıkan Tsunami adlı öykü kitabının imzası ve söyleşisi için yaşamını sürdürdüğü Dikili’den, ömrünün 33 yılını geçirdiği başkent Ankara’ya geldi.

 Yazar ve yayıncı Alaattin Topçu’nun sahibi olduğu KEKEME Kültür Merkezinde düzenlenen etkinliğe ilgi çok fazlaydı. Lütfiye Aydın’ın yakın dostları olan şair, yazar, ressamların yanı sıra, öğrencileri, çalışma arkadaşları, okurları etkinliğin yapıldığı salonu tamamıyla doldurmuşlardı.

                                   “Yazılmamışsa, yaşanmamıştır”

Lütfiye Aydın: “Yazılmamışsa, yaşanmamıştır,” diyerek konuşmasına başladı. Konukların da katılımıyla yazarın soruları cevaplandırdığı, ortak anıların anlatıldığı etkinlik, duygu yüklü bir atmosferde sürdü.

Aydın: Saray kadınlarının yaşamlarındaki baskıları irdelediğini, saraylı olmanın yok olmak, insan sayılmamak, özgürlükten yoksun olmak anlamlarına geldiğini belirtti. Saraydaki kadınların birey olmadığını, aşkların, dostlukların ve komşulukların bulunmadığını anlatarak, cumhuriyetin kadınları özgürleştirdiğini ifade etti.  

Lütfiye Aydın: “Bu kadar yazan insan var, ben yazmasaydım ne olurdu? Bir doku eksik kalırdı. Her birey özel ve tektir. İnsan özeldir, özgündür, kutsaldır. Yazılmalıdır ve yazılanlar okunmalıdır. 1985 yılında yazdığım “İkili Yalnızlık” ilk öykü kitabımdır,” dedi.

Aydın, ‘2 Temmuz 1993’deki Sivas Katliamından, yakın zamanda kaybettiği eşi Cafer Can Aydın’la birlikte; yaralanarak, yanarak nasıl kurtulduklarını da anlattı:

“Yangın benim yazarlığımın kulvarını değiştirdi. Artık, hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bir anda en az on yakın dostumu yitirmiştim. Ben hastaneden çıktım, Asım Bezirci yok, Behçet Aysan yok, Metin Altıok yok, o yok, bu yok. Yaralarımı yazarak iyileştirdim. İyileştikten sonra yazdığım ilk kitap “Kül Tablet” her gün on sayfa yazdım. Bir kül kitabı, incecik iyileşme kitabı.”

Lütfiye Aydın’ın sözleriyle, Madımak Yangınından bu yana, içimizdeki hiç sönmeyen ateşin korları yeniden hepimizi yaktı. Lütfiye Aydın, konuşurken  boğazına düğümlenen sözcüklerle, hepimizin karşısında, küllerinden yeniden doğan Anka Kuşuydu. Bir yıl boyunca okumayı unutmuş, hafızasını kaybetmiş ama mücadeleden vazgeçmemiş, kaybolan yetilerini yeniden kazanmış ve yeniden onlarca kitap yazmıştı. Karşımızdaki bu dayanıklı, mucizevi yazarın yaşama bağlılığını, mücadelesini, başarısını, acılarını bile mizahla anlatışını hayranlıkla dinlerken, hüznün ve neşenin tsunamisinde gidip geldik.  

“Yaşarsan gerçek olur, yazarsan kurgu olur.”   

Yaşama şansının bir mucize olduğunu söyleyen Aydın, çoğunluğun yaptığı; ye, iç, üre tarzındaki yaşama şekline, yazmanın bir itiraz olduğunu söyledi. “Benim yaşadıklarımı sizde görün diye yazıyorum, yaralarımı yazarak iyileştirdim. Yaşarsan gerçek olur, yazarsan kurgu olur.”   Lütfiye Aydın konuşmasına devamla: “Bir yazar her türde yazmalı, öykü, roman, radyo tiyatrosu ve arkası yarınlar yazdım. Kitaplardan değil ama oyunlardan para kazandım. Arkası yarınları romana, radyo tiyatrolarını da novellaya benzetirim. Radyoda duygular, efekt ve müziklerle verilir,” dedi.

“İki roman dosyam hazır, yayınlanmayı bekliyor. Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatan, gerçek kişilerin de içinde olduğu dönemsel bir roman yazdım. Antep’in Fransızlar tarafından bombardımana tutulmasını, babaannemden dinlediğim, Antep’te mağaraların üzerine yapılan evleri anlattım. Bunları ben yazmazsam kim yazacak?”

Lütfiye Aydın, Antep’te kullanılan yöresel dilin çok zengin olduğunu ve o zengin dili  kullanmayı çok sevdiğini de anlattı. ” “Bununla ilgili size bir örnek vereyim. Annem zengin akrabalarıyla görüşmezdi. Onlar da çarşıda pazarda bana rastladıklarında sitem ederler. Annen neden bizimle görüşmüyor diye sorarlardı. Bir gün anneme bunun nedenini sorduğumda, bana şöyle cevap verdi: “Deveciyle dostluk eden, kapıyı büyük açmalı.” İlk defa duyduğum bu sözün ne anlama geldiğini de yine annemden öğrendim. “Onlar bana baklava börek ikram edecek, ben peynir ekmeği zor çıkarırım önlerine. O yüzden niye görüşeyim zengin akrabalarımla kızım?” dedi.

Lütfiye Aydın konuşmasının sonunda,  “ Benim yazdıklarım aydınlık gerçekçilik. Edebiyatçı iyiyi vaat etmelidir. Ben güzel olandan yanayım. Çirkini, kötüyü estetize etmem, dedi.”  

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir