AYTEKİN KARAÇOBAN’LA NERUDA’YA YOLCULUK

 AYTEKİN KARAÇOBAN’LA NERUDA’YA YOLCULUK

-2022 yılı Arthur Rimbaud Ödülü sahibi Aytekin Karaçoban, Ankara’yı Neruda ile buluşturdu –

Nurdane Özdemir Sağkan – Ankara/ KIBATEK’in (Kıbrıs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu) düzenlediği Ocak 2023 etkinlikleri kapsamında şair- çevirmen Aytekin Karaçoban’ın, “Şiirin Büyük Yolcusu Neruda”yı anlattığı etkinliğe katılım ve ilgi görülmeye değerdi.

-KIBATEK Ocak 2023 Etkinlikleri Kapsamında Şair Aytekin Karaçoban, Neruda’yı anlattı-

Uzun yıllardır Fransa’da yaşayan şair Aytekin Karaçoban, Emile Blemont Vakfı bünyesinde Paris Şiir Evi’nin verdiği 2022 yılı Rimbaud Ödülü’nün de sahibi. Karaçoban’ın, daha önce yazdığı şiirlerinden bir seçki yaptığı ve Fransızcaya “Le Silence Sous La Langue” adıyla çevirdiği, Türkçesi “Dil Altındaki Sessizlik” olan şiir kitabına verildi Arthur Rimbaud ödülü.

Aytekin Karaçoban’ın şiir ve çeviri kitaplarının baskıları, Fransa’da olduğu gibi Türkiye’de de yapılıyor, şiir ve çevirileri ülkemizdeki edebiyat dergilerinde de yayımlanıyor. Türkiye’deki edebiyat ortamı ve şairlerle bağını hep sıcak tutan Karaçoban, ülkemizde de yakından tanınan evrensel bir şairimiz.  

Neruda’yı geniş kapsamlı inceleyen, şairin şiirlerini Türkçeye çeviren Aytekin Karaçoban’ın: “Pablo Neruda Yaşamı ve Şiirleri” adlı bir deneme kitabı da bulunuyor.   

-Pablo Neruda: “Şiirin Büyük Yolcusu”-

KIBATEK Türkiye Başkanı Metin Turan’ın düzenlediği etkinlikte, şair ve çevirmen Aytekin Karaçoban, iki saatlik bir zaman diliminde okurlarını ve dinleyicileri Pablo Neruda ile bir yolculuğa çıkardı. Neruda’nın çocukluğundan başlayarak, yürüdüğü yolları, yol üstündeki duraklarını ve şiirinin büyülü yolculuğunu, samimi bir atmosferde içten ve sıcak bir dille anlattı. Karaçoban, Neruda’yı yakından tanımayanlar için şairin hayatını mercek altına alarak, onun kişilik özelliklerine, yaşamının detaylarına ve şiirine ışık tuttu.

Aytekin Karaçoban konuşmasında: Pablo Neruda’nın ülkemizde de tanınan bir şair olduğunu ve Enver Gökçe, Cemal Süreya, Erdoğan Alkan gibi şairlerimizin onun şiirlerinden çeviriler yaptıklarını anlattı. Ancak, bu çevirilerin okyanusta birer damla olarak kaldıklarını, Türk okurunun bu yüzden Neruda’nın şiirlerini tam tanımadığını, kendisinin bütünlüklü bir çeviriyle, bu eksikliği gidermeyi amaçladığını da söyledi.

-Evrensel Şarkı –

Aytekin Karaçoban, Neruda’nın en temel yapıtlarından biri olan “Canto General”e  (Canto: Şarkı, General: Genel) konuşmasında önemli bir yer ayırdı. Neruda’nın 1938 yılında babası ölüm döşeğinde iken, onun yatağının başucunda, “Şili’nin Şarkısı” adlı bir şiire başladığını ve bu şiir yolculuğunu, halkının ve kendisinin köklerinin kaynağını arayarak sürdürdüğünü ifade etti. Babasının; oğlunun doktor, mühendis, avukat gibi para kazanacağı prestijli mesleklerden birini yapmasını istediği, şair olmasına karşı çıktığı için Neruda’nın,  şiirlerini bir süre takma ad kullanarak yayımladığını anlattı.

Karaçoban; Neruda’nın babasının hasta yatağının başucunda yazmaya karar verdiği şiirlerinin, başladıktan on iki yıl sonra 1950’de, şairin kendi ülkesi Şili’de değil Meksika’da, “Canto General” adıyla dev bir yapıta dönüşerek yayımlandığını belirtti. Bu yapıtın güneyden en kuzeye, Amerika kıtasının yanı sıra bütün dünyayı kucakladığını ve Cemal Süreya’nın da bu yüzden  Enver Gökçe’nin “Neruda’dan Seçme Şiirler” kitabının önsözünde kitaptan “Evrensel Şarkı” diye söz ettiğini ifade etti.

Neruda 1945’de senatör seçilmesinden ve komünist partisine kaydolmasından sonra siyasal etkinlikleriyle, “Canto General”in yazımını birlikte sürdürür. 1948 yılının başında, hakkında verilen tutuklama kararı üzerine gizlenmek ve yurtdışına kaçmak zorunda kalır. Aytekin Karaçoban, “Canto General”’in; Neruda’nın dolaştığı Güney Amerika kıtasında, And dağlarında, Arjantin’de, Peru’da,  Meksika’da, Macchu Picchu doruklarında, balta girmez ormanlarda yazıldığını anlattı. Neruda’nın bu yapıtta; Amerika halklarının yaşadıkları acıları, Amerika’nın ağaçlarını, çiçeklerini, volkanlarını, ırmaklarını şiire döktüğünü ve zamanda yolculuğa çıktığını belirtti. Neruda’nın dizeleriyle, bütün evreni anlamaya çalıştığını, zamanı ve evreni kucaklayacak şiirler yazmak istediğini ifade etti.

Aytekin Karaçoban, Neruda’nın aşık olmayı seven bir şair olduğunu belirterek; Albertina’ya yazdığı mektuplardan, ilk aşkı Teresa’dan ve Hollandalı bir kadınla evliliğinden söz etti.

-“Bizim şiirimiz sokakta gezer, sokağın tozunu taşır”-

Aytekin Karaçoban, Neruda’nın Barcelona’ya gittiğini, gençliğinde ilk şiirlerini gösterdiği İspanyol şair Lorca ile bağlantı kurduğuna da değindi. 1936 yılında, iç savaşın yaklaştığı dönemde Neruda’nın, görevden alınan Gabriela Mistral’in yerine Madrid Başkonsolosu olduğunu, orada şair ve yazarlarla yakın ilişkiler kurduğunu, “Bizim şiirimiz sokakta gezer, sokağın tozunu taşır, biçimsel araştırmalarla şiir yazılmaz. Şiir, sokağın, yaşamın içinden gelir,” ifadelerini kullandığını da hatırlattı.  

Karaçoban, Neruda’nın Şili’nin başkenti Santiago’daki evinin müze olduğunu, orada bütün dillerde yayınlanmış kitaplarının bulunduğunu, bunlar arasında;  Enver Gökçe, Hilmi Yavuz, Sait Maden’in Neruda ile ilgili çeviri kitaplarının da yer aldığını belirtti. “Neruda’nın ‘Evrensel Şarkısı’nı okumayan, Neruda okudum diyemez,” dedi. Neruda’nın duyarlılığına giren her şeyin şiirine yansıdığını da belirtti.   

 –Neruda, nesnelere son derece meraklı bir koleksiyoner-

Aytekin Karaçoban; Neruda’nın renkli bardaklardan, sokak tabelalarına, toplardan, deniz kabuklarına uzanan bir biriktirici, nesnelere meraklı bir koleksiyoner olduğundan da söz etti. 

-‘Postacı’ ve ‘Ateş Lisanı’, Neruda’nın yaşamını konu alan filmler-

Karaçoban konuşmasında, Neruda’nın şiirleri kadar yaşamını da renklendirmeyi sevdiğini, değişik kostümleri biriktirdiğini, arkadaşlarıyla düzenlediği davetlerde bu kıyafetleri giydiklerini, kahvelere, tavernalara gitmeyi, eğlenmeyi çok sevdiğini de anlattı.Neruda’nın yaşamını konu alan ‘Postacı’ ve ‘Ateş Lisanı’ filmlerinden de söz etti.

Aytekin Karaçoban, Neruda’nın; şairin kutsallaştırılmaması gerektiğini söylediğini “Şair küçük Tanrı değildir, onun da bir işi vardır, duvarı nasıl duvarcı örüyorsa, o da şiir yazıyordur. Hep ben diyen şairlerden başka seven yok, onlardan başka hüzünlenen yok sanki. Şair de diğer insanlar gibidir, ayrıcalıklı değildir,” açıklamasını yaptığını hatırlatarak, konuşmasını tamamladı. Şairin eşi Mercedece Karaçoban da etkinliği izleyenler arasındaydı. Etkinliğin sonunda şair kitaplarını imzaladı, okurları ve dostlarıyla fotoğraf çektirdi.  

Şiirlerini sadece İspanyolca olarak yazan Neruda, bu kadar çok dilde şiirlerinin yayınlandığını bilse, Türkçe çevirilerini de yapan şair Aytekin Karaçoban’ın kendisini bu kadar bilgece anlattığını görse, mutlaka çok mutlu olurdu.

 “böyle hep birlikte yürüyeceğiz / kol kola/    birleştirir bütün insanları şarkım:  Herkesle şarkı söyleyen/          görünmez adamın şarkısı”      Pablo Neruda (1904-1973)                            

Not: Aytekin Karaçoban Fotoğrafı, Celal İnal’a aittir.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir