ALİ HERİSCHİ İLE SANAT ÜZERİNE

 ALİ HERİSCHİ İLE SANAT ÜZERİNE

                       

___________________________________________________

Duvarda ya da büyük malzeme üzerine resim yapmak,

            büyük bir özgürlük duygusu verir

____________________________________________________

              ArtAnkara Fuarı’nda, Ressam-Tasarımcı Ali Herischi ve                                        

   Eşi Reklamcı, Öğretim Görevlisi Nurcan Herischi ile Birlikteydik                                    

– Sayın Ali Herischi resme olan ilginizin ve yeteneğinizin başlangıcını sorabilir miyim?

        – Ailem resme olan ilgimi fark edip, beş yaşında iken özel yetenek testleri yaptırmışlar, o tarihten itibaren düzenli olarak resim eğitimi aldım. Bana büyük destek oldular öyle ki; çocukken evde her yere, duvarlara, hatta mobilyaların üzerine bile resim yapabiliyordum. Daha sonra duvarlar boyandığında, seçtikleri bir resmin üzeri boyanmıyor, çerçevelenmiş gibi bırakılıyordu. Annem babam yaptığım resimlere not düşerlerdi: “Bu resmi şu niyetle yaptı, bunu yaparken şunları konuştuk,” gibi. Eşim duvar resmi yapmayı sevmemi buna bağlar, duvarda ya da büyük malzeme üzerine resim yapmak, büyük bir özgürlük duygusu verir.

Babam hem siyasetçi hem bilim adamıydı, annemse kimya okumuştu. Ailemin tamamı sanata büyük ilgi duyardı. Onlardan aldığım desteğe; kütüphanelerinde incelediğim kitaplar, sanat koleksiyonları, büyükbabamın neredeyse bütün duvarları kaplayan dünya ressamlarının eserleri ile dolu evinde geçirilen zamanlar da eklendi. Sonrasında eşimden gördüğüm değer ve destek eklendi, kendimi bu açıdan şanslı hissederim.    

Üniversite’de Dekoratif Tatbiki Sanatlar Fakültesi’nde, resim ve endüstriyel tasarım bölümlerine birlikte devam ettim. Aynı zamanda Azerbaycan’da çok önemli bir sanatçı ve eğitimci olan Mirzazade’nin özel öğrencisi oldum, bu süreç uzun yıllar devam etti. Master sonrası kendi ülkemde sergiler, proje çalışmaları yaptım.

 

1992 yılında Türkiye’ye geldim, önce Gazi Eğitim Fakültesi, sonrasındaysa Gazi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 24 yıl ders verdim. Eğitim verme süreci ilginçtir, ders verirken kendinizi de eğitirsiniz. Bu arada pek çok galeri ile çalıştım, yurtiçinde, yurtdışında ulusal, uluslararası sergilere katıldım. Tamamı canlı performansla gerçekleştirilen sergiler de açtım.

___________________________________________________________________

Azerbaycan benim vatanım ama aynı zamanda Türkiye de vatanım

____________________________________________________________________

Azerbaycan’dan geldiğimde otuz üç yaşındaydım, Türkiye’ye yerleşeli de otuz yıl olmak üzere. İki ülkede de yaşadığım süre neredeyse eşleşti artık yurtiçi derken, Türkiye’yi kastediyorum. Azerbaycan benim vatanım ama aynı zamanda Türkiye de vatanım.

Sayın Ali Herischi, eşinizin başarılı bir reklamcı ve akademisyen olduğunu biliyoruz. Nasıl tanıştınız ve Türkiye’ye yerleşme kararınızda bu evliliğin de etkisi var mı?

Nurcan o zamanlar, büyük bir reklam ajansı olan Cenajans Grey’in Ankara temsilcisiydi. Biz filmlerde olabilecek bir tesadüfle ajansta karşılaştık ve bu tanışma bizi evliliğe götürdü. Aslında ben Türkiye’ye yerleşmek için gelmemiştim.

Nurcan Karagöz Herischi;  “Ayağı ile geldi yapacak bir şey yok.”

Müzisyen

– Sayın Ali Herischi Azerbaycan’dan geldiğinizde, oradaki eğitim ve sanatın bulunduğu noktayla, Türkiye arasında bir kıyaslama yaptınız mı?

– Her iki ülkedeki eğitim ve yapı süreçleri farklı, fakat sonuç itibarıyla her ikisi de sanat eğitimi. Türkiye’nin 1990’lardan sonra büyük bir gelişim gösterdiğini, uygar dünyaya daha yakın olduğunu düşünüyorum. Ulusal ve uluslararası sanat süreçleri birbirine aykırı değildir, birlikte gelişir, birbirinin devamıdır. İnsanlar tarafından icra edilen bütün sanat dalları, ulusal sanatın parçalarıdır. Konular içerisinde ayrışmaları izlemek yerine, bütünleyen noktalarda var olmak önem kazanır. İmkan dahilinde her sanatçı kendi varlığıyla, kendi boyutuyla, kendi ölçeğiyle var olabiliyor. Ben ne kadar bunların bütününde var olabilirsem, hem kendi eğitimime, hem de büyük sanata katkım o ölçüde olur.

– Türkiye’ de kalma kararı vermenizde neler etkili oldu?

Benim Türkiye’ye yerleşmek gibi bir niyetim yoktu, dostlarımla yeni yılı kutlamak için gelmiştim. Hayatın size ne tür sürprizler hazırladığını bilemezsiniz. Türkiye’nin kucaklayıcı tutumu, verdiği imkanların rolü tabi ki olmuştur. Karşılıklı paylaşımsal bir düzlem yakaladık ve ben üniversitede hoca oldum, uzun yıllar dersler verdim. Bir sanatsal kurguyu geliştirmek, sanat konusunda kendini ifade etmek için Türkiye dünyaya açık bir ülke. Ben de şimdi Galeri Soyut’la birlikte, kişisel atölyemde bunu geliştirmeye çalışıyorum. Temaların geliştirilmesi, planın oluşturulması, teknikleri farklılaştırma gibi konularda yoğunlaştım.

Unutmayalım ki dünyada, bölgede bu kadar sıkıntı yaşanıyor, buna rağmen sanat fuarları açılıyor, devam ediyor, edecek, etmesi lazım. Haliyle sanatçının kendini anlatması çok da önemli değil.

– Ali Herischi’nin çalışmalarını nasıl adlandırabiliriz?

 – “Soyut Figüratif” olarak tanımlayabiliriz. Her sanatçı farklı çalışma yapabilir. Kimi desen ağırlıklı çalışır, bu desen soyut olabilir ya da benim çalıştığım gibi soyut figüratif olabilir. Bu bir peyzaj, manzara, natürmort gibi nesnel bir çalışma ya da bunların hiçbiri değildir, siz tamamen farklı bir sanat kurgularsınız. Sanatın kendisinin birçok boyutu vardır. Bunun içerisinde fotoğraf, görselleştirme, belgeleme, aktarma, insanlara ortamı yaşatma dediğimiz birçok teknik, tarz ve üslup vardır. Siz bir mekan ve zaman içerisinde: Bir ortam durumu ya da durum ortamı geliştirebiliyorsunuz. Burada vereceğiniz mesaj ya da oluşturduğunuz durum sonucu, insanlar kendi doğallığı içerisinde verdiği reaksiyonla, cevapla, davranış şekliyle var oluyorlar. Bunların içerisinde önceden tasarlanmış durumlar da olabilir; dans gibi, aynı hareketi yapmak gibi, çevresel etki ve tepkiyi elde etmek gibi birçok süreçleri vardır. Bütün bu süreçlerde, kişi kendini sanatla ifade etme yoluna başvurur. Mesela arkaik dönemler, ortaçağ ve klasik dönemlerin hepsinde, insanların kendi hayatlarıyla ilgili bir felsefeleri vardı. Sanat ne için, sanat ne ifade etmek ister, neden sanat dili geliştirildi? Bunların hepsi çok anlamlıydı.

– Ali Herischi’nin resimlerindeki üslup kendisini hemen tanıtıyor. Bir sanatçı bu duruma nasıl ulaşır?

– Resim ve endüstriyel tasarım eğitimleri sonucu ortaya çıkan etkileşimden olduğu düşünülebilir. Çizgisel ve biçimsel olarak figür yorumlamaya, resim eğitiminin katkısı olsa gerek. Boyutsal ve çizgisel imgelerin karışımı, bir tarz oluşturuyor. Bu tarz, bugünün şartlarında böyle. Zaman olgusu içerisinde, yarın ne olacağını bilemeyiz. Bugünkü çalışmam, daha çok bu karışımın ortaya koyduğu bir biçimlendirme, şekillendirme.

Resimlerimin ortak özelliği, daha çok duyular olgusu içinde kendimi anlatmak üzere oluşturduğum görsellerdir. Çünkü sanatı sadece kendinizi anlatmak üzere kurmamanız gerekir, izleyiciyi de göz ardı edemezsiniz.

___________________________________________________________

Çalışmalarım beni ifade eder; ben de kendimi ifade ederim

____________________________________________________________

Memet Subaşı- Ali Herischi

Belki sizin anlattığınız her şey, özgün sanatsal formlarda “sizden önce”  biçimlenmiştir. O ayrı bir konu. Benim kastettiğim şu: Çalışmalarım beni ifade eder; ben de kendimi ifade ederim. Ama tabii ki sanatsal olarak gördüğüm, hissettiğim, algıladığım resminyapım aşamasında yararlandığım boyutlardan ortaya çıkardığım bir doku var. O doku:

“ Haliyle bir ifadedir,’’ arada ayraçlar ve aşamalar vardır. Bu aşamalardan geçtikten sonra dokusal bir anlam, anlatım ortaya çıkar.

– Sayın Ali Herischi eğitim sanata ne kazandırır?

Kesinlikle profesyonel eğitim farklı bir şey. Çağdaş sanatlar artık sadece zanaat, sadece boya, karton, zemin, tuval değil: Aynı zamanda estetikten, sanat felsefesinden, sanat tarihinden haberiniz olacak, aşina olacaksınız, iyi bileceksiniz. Bu aşinalığın içerisinde estetiği sadece bir güzellik olarak değil, aynı zamanda felsefenin bir kolu olarak bileceksiniz. Felsefe dili, sanat anlatım dilinden farklı düşünülemez. Profesyonellik sizden çok şey istiyor.

Herkes resim yapmak zorunda değil, sanatı bir başka boyutta icra edebilir. Herkes fotoğraf çekebiliyor, şarkı söyleyebiliyor, dans edebiliyor, peki bale sanatçılarını nereye koyacağız? Herkes resim yapabiliyor, çocuklar da yapıyor, Michelangelo kim o zaman? Leonardo da Vinci de sanatçıdır, bana da sanatçı deniyor. Herkes sanatçı olamaz. O kadar eşleştiremezsiniz konuyu, her şeyin bir kanıtı ve somutu vardır. Sonuç itibarıyla, bu değerlerin tanımını yapmak kolay değil.

– Resimde yerellikten kurtulup, evrenselliğe nasıl geçilir?

Resimde yerel kalamıyorsunuz, çalıştıkça o süreç bütünleşiyor. Sanatsal ifade dillerini öğrenmek, insanı evrensel yapar. Yerel olmak suç değil, yerelsiniz zaten ama evrensel akıştasınız, evrensel bakış açınız oluyor. Böylece yerel kültürü, evrensel kültürün parçası olarak var edebiliyorsunuz.

– Resim yapma aşkının hep sürmesi, yaşamın vazgeçilmezi olması için küçük yaşlarda mı başlanması gerekir?

– Resme erken başlanması şart değil, mesela Van Gogh yetişkin yaşlarda başlamıştır. Ama çocukken başlarsanız, bu sizin doğal varlığınıza, parçanıza dönüşüyor. Ne kadar küçükken başlarsanız, o kadar geliştirirsiniz.

Çocuk kendi ailesinde bunu anlamlı bir yerde görebilmeli. Sadece teşvik de yeterli değil yani sevgi ve anlam vermeniz lazım. Biz matematiği de teşvik ediyoruz ama kaç kişi matematiği seviyor ki? Onu sevdirmeniz için uğraşmanız lazım. Resim bunların içinde en doğal davranışımız. İnsan doğuştan resim yapar, dans eder, müzik yapmaya çalışır, spor yapmak da doğuştandır. İlkel mağara resimleri doğal değil mi? Bu eğitimden gelmiyor ki, siz hiç olmamış kaya resmi gördünüz mü? Silinip, düzeltilmemiştir, o da bir resimdir.

Türkçede heykele yontu deniyor, yontu şekillendirilmiş resimdir. Yunanlılar bunu kendi inanç şekilleriyle özdeşleştirmişler. Yunan yontu sanatı; izole kalmanın, toplumsal zenginliğin ve estetik arayışının sonuçlarıdır. Bunun içinde sadece çizgiler değil, hat, minyatür, alfabeler ve mimari de var.

Çağdaş eğitimde birçok imkan, ifade aracı var. Ama aynı zamanda da çok seçenek var. Bu seçeneklerin içerisinde sanatçı olmak isteyen kim? Bu nokta çok önemli. Sanatçı olmayı anlamlaştırmadıkça, sanat olmuyor zaten. Süreç içerisinde hayatımızın vazgeçilmezi oluyor. Nasıl ki nefes almayı düşünmüyoruz ama nefes alıyoruz. Bunun da öyle özdeşleşmesi lazım.

ARTANKARA “6. Çağdaş Sanat Fuarı” 11-15 Mart 2020

– Sanat fuarlarının bir resim sanatçısı için önemi nedir, size ne gibi katkıları oluyor, nasıl bir motivasyon oluşturuyor?

– Sergilemede etki-tepki konusu çok farklı bir boyuttur. Sanat fuarında, yaşadığınız kentin sanat dinamikleri içerisinde kendinizi buluyorsunuz. Ayrıca çok iyi bir rekabet ortamı. Yüzlerce sanatçının olduğu ortamda, iddiada bulunan kişilerle, çalışmalarınızla, ister istemez siz de bu rekabet ortamına giriyorsunuz.

Bu sanat fuarları düzenli aralıklarla yapılırsa, kesinlikle sanatçıyı “formda” tutan ortamlardır. Sonuçta karşılıklı etkileşimden bir “ortak üslup” oluşuyor. Sergiler, fuarlar aynı zamanda sanatçıların buluşma ve üreterek bir araya gelme yerleridir.

– Resim ortaya çıkmadan önce nasıl bir süreç geçiriyorsunuz?

– Üretim süreçleri sancılıdır, bu süreç ayrıca benim en çok okumaya çalıştığım dönemdir. Belli bir noktaya geldikten sonra, sanatçı yalnızdır, bu biraz da zorunluluktur.

Resim yapmak bireyseldir. Sosyal tarafı olduğu kadar, sanatçı kendi ruh haliyle de baş başa kalmalıdır, böylelikle kendi ifade şekillerini geliştirir. Sanatçı olmayanlar da bu süreci yaşarlar ama somutlaştıramazlar yani profesyonel değerler anlamında bir sanat eseri üretemezler. Sanatçı çok ilginçtir hem ruhunda yaşar, hem de: “Esin kaynağı yapar,” biçimlendirir.

Resim eğitimi, akademik bir sanatçı oluşturma süreçleri ile kurgulanabildiği gibi, kısa yolla da yapılabilir, düşünüldüğü kadar da zor değildir. Profesyonel kişiler bizim öğrencileri ele alıp, gayretle emek verdiklerinde, bu kitleden inanılmaz anlamlı sanatçılar yetiştirebilirler. Bu sürecin idare edilebilecek, tasarlanabilecek, düşünülebilecek, uygulanabilecek bütün boyutlarının var olduğuna inanıyorum.

– Sayın Herischi  resim sanatının ekonomik boyutu nasıldır?

– Çok özveri isteyen, emek isteyen bir iş resim yapmak.  Bu bir terapi değil. Profesyonel sanatla amatör sanatı ayırmak gerekir. Keyif için, rahatlık için, hayatı anlamlandırmak için resim yapılabilir. Churchil de resim yapmıştır, anlamlı resimlerdir. Doğal olan da; bu kolların maddi olarak da farklı değerlendirilmesidir.

– Ankara sanat açısından nasıl bir şehir?

– Bence “Sanat kenti,” olarak çok anlamlı bir şehir. Ankara üretken ve entelektüeldir. Biz altı yıl İstanbul’da yaşadık, farklı bir dünya ama unutmayalım ki Ankara, İstanbul’u sanatsal olarak besleyen kentlerin başında gelir. Reklam, edebiyat, televizyon, resim gibi alanlarda varlık gösterenler, genelde Ankara kökenlidir, burada üreten, kendisini geliştirmek için çaba harcayan insan daha fazladır. Ankara’da bir sergiye veya konferansa ulaşmak, İstanbul’a göre daha kolaydır. İstanbul ise çalışmak, üretmek, sanatsal varlık göstermek yeridir. Büyülüdür…

                                                                                                          Nurdane Özdemir Sağkan

İlginizi Çekebilir

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir